|
|
İcmal, icmalen, icmaliyye...
Genç okurlar yukarıdaki başlığın ne anlama geldiğini, haklı olarak bilemeyeceklerdir. Mustafa Nihat Özen'in Osmanlıca-Türkçe Sözlük'üne göre 'icmal'in dört anlamından biri 'birçok bahisleri özetleme'; 'icmalen' 'kısaltarak, kısaca'; 'icmaliyye' de 'toplu, kısa' demek. Eskinin kimi gazetelerinde 'icmal' başlıklı köşeler bulunurdu. Örneğin, Mehmet Akif'in damadı Ömer Rıza Doğrul, 40'lı yıllarda Cumhuriyet gazetesinde İngilizce ve Arapça bildiği için dış politika üzerine icmaller yapmıştır. Her yeni yılın başlarında yapılan değerlendirmeler de bir tür icmal değil midir? Ayrıntılar bir yana, ben bugün içinde bulunduğumuz haftanın bir 'icmal'ini vermek istiyorum. Bilim Kurulu Onursal Başkanlığı'nı Prof. Dr. Halil İnalcık'ın üstlendiği ve dünyada Osmanlı tarihiyle ilgili bugüne kadar tek elden yapılan en kapsamlı kaynak kabul edilen Şer'iyye Sicilleri'ne Göre İstanbul Tarihi projesi geçen pazartesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde tanıtıldı. Sabancı Üniversitesi'nin 1999'dan bu yana Packard Humanities Institute işbirliğiyle yürüttüğü proje kapsamında yayınlanan ilk kitap İstanbul Mahkemesi 121 Numaralı Şer'iyye Sicili, 1816-1817 yılları arasında kayda alınmış Osmanlı kadı sicillerinin Türkçesi ile özgün defterin tıpkı basımını içeriyor.
ÇOK YAŞA BEBEK Bebek ve çocuk ölüm oranları açısından Avrupa Birliği ülkeleri ile aramızda büyük farklar bulunuyor. Ülkemizde bir yılda doğan her bin bebekten 29'u, daha ilk aylarında yaşamını yitiriyor. Bu çarpıcı gerçekten yola çıkan Türkiye Bankalar Birliği, daha sağlıklı bir kuşak için 2003'te başlattığı tıbbi destek ve sosyal yardım programı Çok Yaşa Bebek projesini dördüncü yılında da sürdürüyor. Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği, Türk Pediatri Kurumu ve Hacettepe Üniversitesi uzmanlarından oluşan Danışma Kurulu işbirliğiyle sürdürülen projenin 2006 yılı sonuçları ve 2007 hedefleri perşembe günü Ortaköy Feriye Lokantası'nda yapılan toplantıda açıklandı.
İLK İLETİŞİM GALERİSİ Türk gazeteciliğinin başlangıcından günümüze geçirdiği aşamaları ve radyo, televizyon, sinema alanında kullanılan elektronik cihazların teknolojik gelişmesini sergileyen İletişim Galerisi perşembe günü İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde açıldı. Söz, Türk gazeteciliğinden açılmışken 'dün'ü 'bugün'e bağlayan bir hikâye ile 'icmal'e nokta koyalım. Salı günü Hıncal Uluç, Özay Şendir'in okur mektubundan aktardığı bir 'dörtlük'ün 'hiciv ustası Neyzen Tevfik'e ait olduğunu yazdı. Gazetemizin iki sevgili yazarının aktardığı dörtlük hem anlam olarak yanlıştı, hem de yazarı Neyzen Tevfik değil, Nurettin Artam idi. İkinci mısrada 'namusumuza', 'imanımıza'; son mısradaki 'on kuruşa' da 'beş kuruşa' olacak. Üçüncü mısradaki 'de' de vezin gereği fazla. Hikâyesine gelince... Ahmet Emin Yalman, Demokrat Parti'yi kurulduğu günlerde var gücüyle desteklemekte; Cumhuriyet Halk Partisi'ne yüklenmektedir. Bir akşam Nurettin Artam ile Akbaba dergisini çıkaran Yusuf Ziya Ortaç, Ankara'da Karpiç lokantasında yemektedirler.
HİKÂYENİN ASLI... Artam, Yusuf Ziya'ya, "Neyzen Tevfik'in Ahmet Emin için yazdığı bir dörtlük var, duydun mu?" diye sorar. Ortaç, "Hayır, duymadım," der. "Bak, okuyayım; hoşuna giderse Akbaba'da yayınlarsın." Artam, dörtlüğü okur: "Şu bizim dönme dolap Ahmet Emin Din ü imanımıza çatmadadır. Başımız ağrımaz etsek yemin: Vatanı beş kuruşa satmadadır." Dörtlük, 1945 yılında Akbaba dergisinde yayınlanır. Ama aradan üç gün geçmeden Neyzen Tevfik, Vatan gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan açıklamasında dörtlüğü kendisinin yazmadığını bildirir. Böylece de Nurettin Artam'ın kendi yazdığı dörtlüğü Yusuf Ziya Ortaç'a 'Neyzen Tevfik yazdı' diye yutturduğu anlaşılacaktır.
|