|
|
Çırpınıyor Karadeniz...
Karadeniz Çevre Koruma projeleriyle uluslararası madalya alan nükleer reaktör mühendisi Gül Göktepe, 'nükleer enerji' ve 'çevre' kavramlarının yan yana telaffuz edilmesine neden oldu.
Başbakanlık statüsündeki Atom Enerjisi Kurumu'nda Yüksek Nükleer Reaktör Mühendisi olarak yıldırdır görev yapan Gül Göktepe, Karadeniz Çevre Koruma projeleriyle uluslararası madalya ile ödüllendirildi. Göktepe, 1992 Bükreş Sözleşmesi ile Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler arasında yürütülen Karadeniz Çevre Programı'nda 10 yıl boyunca çevreci kimliğiyle STK Projeleri hazırlayıp uyguladı. Nükleer enerjici kimliğiyle çevreci kimliğini ayırmayan Göktepe'nin madalya kazanmasının nedeni kendisi için yazılan Karadeniz profilinde şöyle açıklanıyor: "Bölgesel faaliyetlere bilimsel kimliğiyle kirlilik analiz ve değerlendirmeleri yaparak yerel faaliyetlere de Sivil Toplum kimliğiyle halkın bilinçlendirilmesi ve iletişimin güçlendirilmesiyle katkıda bulunmuştur.'' Göktepe de madalyanın resmi görevlerinden değil, gönüllü hizmetlerinden dolayı verildiğini belirtiyor: "Nükleer ve çevre güvenliği konularında aldığım ileri seviyede eğitim ve resmi olarak yıllar süren büyük uluslararası Karadeniz bölgesel teknik işbirliği projesi yürütücüsü olmam beni bir Karadeniz uzmanı yaptı ve bu seviyeye taşıdı.''
'KARADENİZ UZMANI OLDUM' Göktepe, hakkında çıkartılan "Hem nükleerci hem de çevreci nasıl olunur?" şeklindeki spekülasyonlardan rahatsız: "Her iki alan çok uzlaşıyor. Nükleer teknoloji, güvenlik alanında en fazla özen gösterilen, en gelişmiş teknolojidir. Bu konuda yetişen nükleer enerji uzmanları da en ileri düzeyde çevre eğitimi alır. Radyoaktivite ile uğraşmanın temel kuralı önce kendi sağlığınızı, iş yerinizi ve çevreyi korumaktır. Dünyada en ileri seviyede güvenlik uygulamaları risk analizleri, atık yönetiminde sorumluluk, insan güvenilirliği mühendisliği ve çevre güvenliği gibi kavramlar nükleer teknolojinin gelişmesine paralel ortaya çıkıp gelişmiştir. Böylece teknolojiye sahip ülkelerde güvenlik kültürü gelişir.'' Çevreye duyarlılığı henüz Avrupa'da geçen öğrencilik yıllarında başlayan Göktepe'nin ilk çevreci projeleri, 'gelişme' adına 40-50 yılda 'atık çukuru' haline getirilen Küçükçekmece Gölü ile ilgili yürüttüğü çalışmalar olmuş. Bu gölün kendisi için küçük bir Karadeniz modeli olduğunu söyleyen Göktepe, "Bu değerli lagün gölünün durumu Türkiye'deki sulak alanların bütün güzelliklerini yansıtırken diğer yandan insanoğlunun gelişme adı altında ona yaptığı zulmün de göstergesidir. Karadeniz de 1960'lı yıllara kadar dünyanın ekolojik yönden en zengin, balıkçılık yönünden en bereketli denizlerinden biriyken, 1990'lı yıllarda dünyanın en hızla kirletilen denizlerinden biri durumuna gelmiştir. Artık Karadeniz'de önlem almanın zamanı gelmiştir, ama Karadeniz mutlaka iyileşecek. Bu umudumu hiç kaybetmeyeceğim.''
17 ÜLKENİN ATIKLARI BURADA Göktepe, Karadeniz Stratejik Eylem Planı'nın imzalanmasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ "Karadeniz'in iyileştirilmesi için hangi kuruluşlar, hangi ülkeler çaba sarf ediyor?" bilincinin dile getirilmediğini hatırlatıyor: "Karadeniz hem kıyıları olan altı ülkenin insan yerleşimlerinin evsel atıkları, çöpler, lağımları hem de havzadaki ülkelerin evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarıyla kirleniyor. Karadeniz'e dökülen tüm akarsuların geçtiği Karadeniz havzasında yer alan 17 ülkenin, 13 başkentin; 170 milyon insanın atıkları Avrupa'nın ikinci, üçüncü ve dördüncü büyük nehirleri olan Tuna, Dinyeper, Don olmak üzere Karadeniz'e boşaltılıyor. Ayrıca hava kirliliği, yoğun petrol trafiği, gemi kazaları, kontrolsüz avcılık, kıyı tahribatı, otoyol inşaalarından Karadeniz'in ekolojisi bozuldu."
Figen YANIK
|