|
|
'Çocuğuma yaratık gibi bakıyorlardı'
Alper, iki buçuk yaşındayken okuma yazma öğrenen, yaşıtları oyuncaklarla oynarken kendisi Irak savaşı üzerine kafa yoran altı yaşında bir çocuk. Alper'in annesi Nuran Aslan, zeki bir çocukla yaşamı anlattı.
Alper henüz altı yaşında. Ama onunla beş dakika geçirince yaşıtlarından çok farklı olduğunu anlıyorsunuz. Örneğin size Amerika'nın Irak'a petrol yüzünden saldırdığını anlatmaya başlıyor. Ya da pastel boyalarla kendi hazırladığı kitabın arkasına neden 'Dört yaşın altındakiler için tavsiye edilmez,' yazdığını sorunca 'Çünkü pastel boya bebekler için zararlıdır," diyor. Bugünlerde ülkelere ve bayraklara takmış durumda. Yaşıtları oyun oynarken, o sorduğunuz her ülkenin bayrağını iki dakikada, renklerine sadık kalarak çiziyor. Ya da kullandığınız cep telefonuna bakıp 'En karışık modeli seçmişsin,' diyebiliyor. Tabii bu, onunla kısa süre birlikte olanlar için eğlenceli olabiliyor. Ama annesi Nuran Aslan için bu o kadar da kolay bir durum değil. İki buçuk yaşındayken okuma yazma öğrenen oğlu Alper'i doğru yetiştirmek için kendisini hırpalayan Nuran Aslan ile üstün zekâlı bir çocuğun annesi olmayı konuştuk...
- Alper'in yaşıtlarından farklı olduğunu ilk ne zaman fark ettiniz? - Alper bize göre gayet normal bir çocuktu ama yaptığı her hareket yaşıtlarından farklıydı. Bilemeyeceği şeyleri sorarak herkesin dikkatini çekiyordu. Örneğin üç yaşındayken, elinde biberonuyla pat diye bir yerdeki yazıyı okuyordu.
- Okumayı öğreten biri var mıydı? - Üzerinde harfler, sayılar olan oyuncakları vardı, onlarla oynuyordu. 'Bana 59'u ver,' diyordum, veriyordu. Sonra zamanla, bu harfleri birleştirip okumaya başladı. Yani iki buçuk yaşında, kendini ifade etmeye başlayınca onun yaşıtlarından farklı olduğunu anladık. Hiç kimseyle anlaşamıyor, girdiği ortamlarda arkadaşlarıyla sürekli kavga ediyordu. Kalabalık ortamları sevmiyor, kurallara çok bağlı. Bütün çocukların kurallara uymasını istiyor, uymayan olunca kavga çıkarıyor. Onlar da onu aralarına almıyor, bu sefer yalnız kalıyor. Biz de çok üzülüyoruz.
- Yaşıtlarından farklı olduğunu anladığınızda korktunuz mu? - Korku değil de endişelendim. Acaba gerçekten çok mu zeki yoksa uçuk kaçık bir şey mi olacak diye... Psikoloğa götürdük. Tabii bunun güzel tarafları var ama önemli olan iyi yönlendirmek. Şu anda zaten normal davranıyoruz, çok zeki çocuk muamelesi yapmıyoruz.
- Anne baba olarak ne gibi zorluklar yaşadınız? - 24 saat birebir onunlaydık. Her ortamda hep problem yaşadı. Doktorlar da üstün zekâlı çocukların tatminsizlikten dolayı mutsuz olabildiklerini söyledi. Okula, arkadaşlarına yeni yeni alışmaya başladı. 'Oğlum arkadaşlarına kızma, onlar daha bilmiyor, onlar daha küçük' diye anlatıyoruz. Bu sefer 'Anne niye bilmiyorlar?' diye soruyor, paralıyor kendini, boynundaki damarlar çıkıyor.
- Onu iyi yönlendirememekten korkuyor musunuz? - Tabii. Üç, dört yaşındayken Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bölümü'ne gittik. Artık bütün arkadaşlarıyla kavga etmeye başlamıştı, bildiği her şeyi birbirine karıştırıyordu. Ben de çok yoruluyordum, doktorlar beni yönlendirsin istedim. Orada da normal bir okula gitmesini önerdiler.
- Alper'in IQ'sunu ölçtürdünüz mü? - Özel bir merkezde ve RAM'da (Rehber Araştırma Merkezi) birkaç test yapıldı. Böyle şeylerde çok rahatsız oluyor, testlerde de çok sıkıldı. Yarım yamalak alınan sonuçlara göre rehberler kesin bir sayı vermediler ama IQ'sunun 140'ın üzerinde olduğunu tahmin ettiklerini söylediler.
- Siz anne olarak nasıl zorluklar yaşıyorsunuz? - Ondan başka hiç bir şey yapamıyordum. Halimi herkes görüyordu, hep saç baş dağınık, kendimi unutmuş bir şekilde dolaşıyordum. Hiçbir arkadaşımla görüşemiyordum, kafayı yemiş bir haldeydim. Şimdi çok daha sakin, o eski halleri kalmadı.
- Çevreyi de şaşırtıyor muydu? - Şaşırtmaz mı? Mesela iki buçuk yaşındayken, daha doğru dürüst konuşamıyor, dolmuşta giderken tabelaları okuyordu. İnsanlar ezberletiyoruz sanıyordu, kendileri gösteriyordu 'Şunu da oku,' diye. Okuyunca herkes yaratık gibi bakıyordu çocuğuma.
EYLEM BİLGİÇ
|