Böyle başa böyle viraj!
Durum şu: Yolun o mevkiinin adı "Ölüm Virajı" diye anılır olmuş. Ve orada yine bir otomobil uçmuş. Eski bir bakan ölmüş.
Durum şu: Yolun o kısmı için "ölüm mıcırları" denmiş. Ve orada yine bir otomobil takla atmış. Bir milletvekili ölmüş.
Durum bu işte. Büyümediğimizi, hatta kalkınmadığımızı, kimileri dert katlasa da kimilerinin servet katlamadığını kimse iddia edemez. Tamam. Ama durum bu. "Akli dengemiz" tam olarak yerinde değil. Aynı suda yıkanmaya, aynı suda boğulmaya mahkûm edilmişiz adeta.
Radyasyonlu çay içen bakanlar; Hızlı trene gaz verip aval aval bakanlar; Sağlıkta devleti dermansız bırakırken önüne gelene sektörde at oynatma izni verip diyalize Hepatit C bağlayanlar. Hep buradalar. Hiç eksik olmadılar.
Durum bu: Adı "Ölüm Virajı" konacak kadar tescilli belalı, tuzak gibi bir yol, bir nevi kumar, bir tür piyango olaraktan vatandaşın şans, kader, kısmet denemesine açık tutuluyor. Elbette, bazen çok dikkatli, bazen rastgele; geçen geçiyor sağ salim. Eski, renkli bir bakan olmasaydı son kurban, satırların, görüntülerin, "Canavarın tatil bilançosu"nun içinde bir sayı kalıp kaynardı zaten. Neredeyse her aileye bir "mıcır kurbanı" isabet ederken, bir milletvekilinin daha sevenlerinin kalbine (kemersiz) acı acı takla atışıyla da, zahmet oluyor, o "yol"u anıyoruz. Şöyle bir şey aslında: Konyalı vekil, en iyi bildiği, en iyi gördüğü şeyi, o yolu; "Bayındırlık Bakanı"na "Ne zaman iyileştirilecek?" diye sormuş zaten. İyi futbolcu idi, sanırım iyi de adam olan, ama galiba aklı Trabzonspor'da kalan "Bakan" Faruk Özak, belki cenazeye katılır, orada cevaplar artık.
5 günde 50 kişi ölmüş diyor, sayılar. Onların ismi ancak ailelerine anılarla, mezar taşlarıyla yadigâr kaldı; biz bilmiyoruz. Kim bilir kaçıncıdır; Fırat'a uçan otoda deli nehre karışan hamile kadınla daha bir yaşını bulmamış "büyük" bebeğinin adını da bilmiyoruz. Yüzerek kurtulan baba bundan sonra ne hisseder, bilmiyoruz. Oralarda, biliyorsunuz, bebekler nasıl çok çok doğar, nasıl çok çok bulanır ölüme ve tutunmak için hayata, birbirinin üstüne yığılır zaten. Dert etmiyoruz!
Durum şu: Bizim diyarda "Ölüm Virajı"nı ölüm virajı olarak ebedileştirmek gibi bir gelenek vardır. Bir tuhaf inattır. Zaten dönüp dolaşıp aynı meselelerle cebelleşmemizden, neredeyse aynı laflarla debelenmemizden de bellidir. Bunca sözde değişim içinde, "muhafazakârlık" bir de böyle bir şey olmalı! Dokunmayın virajlara, öyle ortaya karışık, ölüm ölüm kalsın. Namı yürüsün virajımın!
|