|
|
'Bekleyin, beni unuttunuz...'
Sizlere gemi seyahatini anlatmıştım. Sonunda Floransa'dan Pizza'daki meşhur eğri kuleyi görmeye gittik. Yolun son bölümünü, kendi otobüsümüzle değil yörenin kendine özel otobüsleriyle gitmemiz gerektiğini söylediler. İndik. Çölün ortasında gümrük binası gibi çok ıssız bir yerdeyiz. Etrafımızı incik, boncuk satmak isteyen 15 Afrikalı sardı. İhtiyaç molası kullanıyor bizimkiler, birkaç kişi kaldık. Diğer otobüs gelince rehberimize "Aman, Sönmez gelmeden hareket etmeyin," dedim. Baktım otobüs doldu, hareket edecek, bu sefer arkadaşlarıma "Ben yerimizi tutmak için şalımı ve çantamı bırakıyorum, lütfen biz gelmeden hareket etmelerine mani olun," deyip indim. Sönmez'i arıyorum. Bir de baktım otobüs gidiyor. "Bekleyin," diye haykırarak koştum. Nafile... Şoför almış başını gidiyor. Ben orada kimliksiz ve beş parasız kaldım mı? Etrafımda sadece bana sırıtarak bakan 15 Afrikalı satıcı... Bir an için o kadar ürküp korktum ki! Aklımı kaçıracağım sandım. 100 metre kadar sonra kırmızı ışıkta otobüs durdu. İçimden "Nasıl yetişirim?" dedim, "Mesafe çok uzun, yeşil yanar." O çaresizlikle öyle bir koştum ki! Koşmak değil, uçtum. Kapıyı yumrukladım. İçeri aldılar. Meğer eşim önden girince "Eh, o da geldi. Karınız da arkada," diyerek hareket etmişler. Bayılır gibi olduğum için genç bir kız yerini verdi. Panik ve koşmanın verdiği bitkinlikle ne orada ne de Pizza'daki o muhteşem eğri ama yıkılmayan kulenin yanında konuşabildim.
|