|
|
Hamsi, kabak tatlısı ve blues
Blues müziğinin iki efsane ismi Buckwheat Zydeco ve Larry Garner 19 kent dolaştı, konserler verildi, yemekler yenildi. Bütün müzik türlerinin büyük bir ailenin parçası olduğuna inanan iki efsaneyle Efes Pilsen Blues Festival kervanı yollardayken konuştuk.
ABD'li yazar Ursula Le Guin bir kitabında (Mülksüzler) "Gerçek yolculuk geriye dönüştür" demişti, Le Guin'in bu sözü sarfetmesinden 32 yıl sonra Adana'da iki bluescu, sözü bir kez daha tekrarlıyor: "Köklerimize bağlıyız, her yaptığımız iş köklerime doğru bir yolculuktur." Yolcuların adı; Buckwheat Zydeco ve Larry Garner. Blues'un iki efsane ismi birbirlerine yakın iki coğrafyada benzer hikayeler yaşayarak müziğe adım atmışlar. Larry'nin aynı adı taşıyan iki amcasından (Uncle George) birisi kilisede gospel şarkıları söylerken diğeri bir blues orkestrasında yer almış. 11 yaşında gitarı eline alan Larry, büyüdüğü Lafayette'de Howlin Woof, B.B King şarkılarıyla yetişmiş. Kısa rastafari saçları nedeniyle 'Buckwheat' adına Zydeco'yu da ekleyen Stanley ise, pembe Cadillac'da Fats Domino'yu gördüğü sıralarda çaldığı piyanoya daha sonra akordionu eklemiş. Larry bir ağacı göstererek, 'Blues işte bu demektir' diyor. Ona göre bütün müzikler blues ağacında yetişen meyveler gibi. Buckwheat'in söze itirazı yok, fazladan yeni yetme hip-hopçuların kendilerini inkar etmesine kızdığını, bir hip-hop'çunun James Brown'dan etkilenmediğini söylemelesinin tuhaf olduğunu vurguluyor.
BÜYÜK MÜZİK AİLESİ İki efsane Samsun'dan başlayıp Adana'da biten ve 19 kenti kapsayan Efes Pilsen Blues festivalinin konuklarıydı. Michael Powers'in rahatsızlanmasından sonra Anadolu yollarında Zydeco'nun kıvrak ritimlerinden, Baton Rouge'un melodilerine kadar insanları eğlendirmek onlara düşmüş. İkisi de Türkiye'nin ve Türk insanın tıpkı New Orleans'da olduğu gibi geleneklerine bağlı olduğunu düşünüyor. Söyledikleri bir jest de değil çünkü; Larry bir keresinde bağlama sesi duymuş ve 'işte Türk blues'u bu' demiş, tüylerinin diken diken olduğu anı mimikleriyle anlatan Larry'e ek olarak Buckwheat her gittiği kentte yemeklerin nasıl değiştiğini farkettiğini söylüyor. Müzik ve yemek iyi bir ikili oluşturuyor. Larry, Samsun'da yediği hamsiyi unutamıyor, ona göre Adana'nın kebabı da güzel ama o 'küçük hamsilerin yeri ayrı'. Buckwheat ise kabak tatlısına hayret etmiş, bu, kabağı seven birisi olarak kabak tatlısıyla ilk karşılaşmasıymış. Buckwheat , bir kumpanya gibi kent kent dolaşan iki grubun akraba gibi olduğunu ve aslında bütün müziklerin büyük bir aile oluşturduğunu söylüyor. Onu gözleriyle onaylayan Larry'e göre ise önemli olan hissettiklerini anlatmak, adı blues, rock ya da bozlak olsun sonuç değişmez bütün müzikler büyük bir ailenin parçası. Blues'un iki efsane ismi 19 kent ve ekstradan Sırbistan ve Özbekistan'da konserler vererek ülkelerine döndü. Adanalı, Diyarbakırlı, müziğe doydu, Zydeco'nun, blues'un kendilerine hiç de yabancı olmadığını keşfetti.
Nuh Köklü
|