İşkencenin resmini yaptı
Dans eden insan figürleriyle ünlü Kolombiyalı ressam Fernando Botero, bu kez Irak'taki Ebu Garip Cezaevi'ni çizdi. Sanatçının tablolarındaki mahkumlar, çizgi romanlardaki süper kahramanları anımsatıyor.
Dünyanın en popüler ressamlarından biri olan Botero, şimdiye kadar çoğunlukla ya görmezden gelinen ya da 'zararlı' görülen bir sanatçı oldu. Kendine özgü figürleri ve resimlerinde kullandığı şişman insan figürleriyle göze çarptı. Bunun sebebi sorulduğunda sanatçı, figürlerinin böyle terimlerle tartışılmasını yanlış bulduğunu söylüyor. O, figürlerini 'hacimsel' olarak tanımlamayı tercih ediyor. Ve kendi tarzını şöyle açıklıyor: "Benim konum çoğunlukla hiciv niteliğinde. Sanat deformasyondur. Tamamıyla gerçekçi sanat çalışmaları yoktur." Resimlerinin çoğunda neşeli ve aynı zamanda nostaljik bir hava bulunan ressamın kahramanları da, genelde yemek yiyen erkekler veya geleneksel kıyafetler içinde dans eden kadınlar... Ancak 74 yaşındaki sanatçının son çalışmaları, bu kez neşeden uzak. Irak'taki Ebu Garip Cezaevi'nde bulunan Iraklı mahkumlara yapılan işkenceden esinlenerek çizdiği tablolar, son derece çarpıcı ve şiddet içeriyor. Son çalışmaları geçtiğimiz günlerde New York'taki Marlborough Galerisi'nde sergilenen Botero, Ebu Garip Cezaevi'ni resmetmeye iki yıl önce başlamış. Hayatı iki büyük metropol olan Paris ve New York'ta geçen ressam, ilk kez 2004 yılının mayıs ayında Ebu Garip'teki işkence olaylarından haberdar olmuş ve birkaç ay sonra işkenceyi betimleyen eskizler çizmeye koyulmuş. Bir yıl sonunda 80 tabloyu tamamlayan ressam, orada yaşanan vahşeti kırmızı ve gri renkler kullanarak kendine özgü tarzıyla anlatmış. 1973'te de Ortadoğu'daki Yom Kippur Savaşı'ndan etkilenerek büyük bir tablo yapan ressam, 90'lı yılların sonunda da Kolombiya'daki uyuşturucu karteline karşı yaptığı resimlerle dikkat çekmişti.
KARİKATÜR GİBİ Tüm figüratif sanatlar biraz çarpıtma içerirken, Botero yumuşak ve yuvarlak hatlı formları abartarak kullanmayı tercih ediyor. Onun bu tarzı da karikatürlerin ve çizgi romanların diliyle örtüşüyor. Ama bu Botero'nun karikatür geleneğinde resim yaptığı anlamına gelmiyor. Onun resimleri Walt Disney veya Charles Schulz'dan değil, Meksikalı nakkaşlardan ve Avrupalı usta ressamlardan esintiler taşıyor. Yine de figürlerinin abartılı, karikatüristik özellikler taşıdığını söylemek yanlış değil. Ve bu özelliği, Ebu Garip resimlerinin gücünü anlamaya çalışanlara çok yardımcı oluyor. Botero, mahkumları yalın ve şematik şekilde resmederek, insanların onlara bakışını tarafsızlaştırdığını düşünüyor. Bu da Amerikalı ve Avrupalıların resmedilen mahkumlarla daha kolay empati kurmalarını sağlıyor. Sanatçı cezaevindeki mahkumları ve gardiyanları etnik özellikleriyle çizmek yerine, hem mahkumlar, hem de gardiyanlar için aynı tonlarda renkler kullanmış. Büyük tablolarda figürlerin boyutları neredeyse birebir olarak çizilmiş. Kaslı vücutları çizgi romanlardaki süper kahramanları anımsatıyor. Fakat burada kahramanlar yenilmez, güçlü süper insanlar olarak değil, dövülmüş ve yaralanmış şekilde veriliyor. Mahkumların gözlerindeki bantlar da, resmedilenlerin birer mahkum olduğunu anlamamızı sağlıyor.
|