Çocuklarımın anaları!
Erkeklerin, hele bir de ekran önünde her bir hale giren erkeklerin, 'çocuğumun anası' muhabbetleri size de gına getirmedi mi?.
Geçtiğimiz hafta, tosunluktan mide kelepçesi marifetiyle kurtulmuş, jokey kıvamına gelmiş, imajını tamam etmiş ve kamera önünde hayat geçirme dünyasına fena halde dalmış olan Ozan Orhon'un bir mülakatına denk geldim. "Çocuğumun anası hakkında kimseyi konuşturmam," diye asabi asabi demeç veriyordu. Bu arada, 'çocuğumun anası' Yeşim Erçetin, derin dekolteleriyle, kamera önünde daimi bir kurgu dahilinde kendisiyle atışmaktaydı. Eskiden manken olduğu belirtiliyor; şimdi ise albüm çıkarmış, pop aleminde patlama yapmaya çalışıyor. Neyse işte, onlar kameralara oynarken, epey bir insan gündüz kuşağı kadın programında onları izliyor, stüdyo dolusu vatandaş da 'laf' edip duruyordu. Ne gam! 'Çocuğumun anası' kutsal vizyonu, her daim ve her kesimde muntazaman işlemektedir nasıl olsa... Golf de, takdir edersiniz ki önemli bir spor; daha fazla golf sahasına ihtiyacımız var. Kendi adıma golf deyince aklıma gelen birkaç isimden ilki Kaya Çilingiroğlu'dur. Hayır, herhangi bir golf başarısından dolayı değil bu. Nedense, sanki gönüllü golf 'piar'ı yapıyormuş gibi, evliyken yaptığı kaçamaklarla golfü piştiletmesinden gelen bir his. Geçtiğimiz perşembe, Şengül Balıksırtı'nın Günaydın'da müthiş bir söyleşisi yayımlandı Çilingiroğlu'yla. Anladık ki, bu 'çocuğumun anası' kutsal vizyonu, her nasıl bir kutsal vizyonsa, Ozan Orhon'la Kaya Çilingiroğlu'nu birbirine bağlayabilmektedir. Gücü de buradan gelmektedir...
BEN YAPARIM AMA...
Kaya Çilingiroğlu, ayrıldığı eşi Hülya Avşar'ın bir başkasıyla evlenme ihtimaline ilişkin, "Çocuğumun başka bir adamla aynı evde yaşamasını istemem," diyordu Günaydın'daki söyleşide. Hülya Avşar evlendiği takdirde, 'küçük Zehra'yı kendi yanına almaktan, yani başka bir kadınla (Feraye Hanım) aynı evde yaşatmaktan söz ediyordu. (Bu arada, farkında mısınız, 'küçük Zehra', Feraye falan, rahatlıkla telaffuz ediyoruz ve onları herkes tanıdığı için  kim olduklarını bile izah etme gereği duymuyoruz.) Neymiş, o 'başka bir adam' çocuğuna ya bağırırsaymış. Bu sefer haklı bir soru geliyor, "Aynı şey sizin evinizde de olamaz mı?" diye, "Olmaz, olamaz. Feraye çocuğumun yanında bana konuşamaz," diye cevaplıyor kahramanımız...
FERAYE'YE SÖZ DÜŞMEZ
Kaya Çilingiroğlu aslında Türk maşizm tarihinin önemli simalarından biri. O 'üzerine titrediği' kızı 'minik Zehra'nın kendisi tarafından üzülme ihtimalini sıfırlamış, kameralara promilli Ferrari demeçleri vermekten beis duymuyor ama 'çocuğunun anası'nın başka bir erkekle evlenme ihtimali onu fevkalade rahatsız edebiliyor. Muhtemeldir ki, aylarca ekranlarda çekirge misali zıplaşmalarını, erkeğin elinin kiri biçiminde izah edebiliyor. Ama mevzu 'çocuklarının anaları'na geldiğinde iş değişiyor, restleşme başlıyor. Bitmedi, Kaya JR'ın annesi Feraye Hanım'a dair söyledikleri, bizim için ekstra done sağlıyor. "Şartlarım var benim," diyor, gururla. Bu şartları beğenmeyene anında 'eyvallah' çekeceğini defalarca vurguluyor. Mülakatta Feraye Hanım'a dair ettiği, "Onun bir şey söylemeye hakkı yok ki," lafının da ayrıca altını çizmek lazım tabii. Şok edici. İnanın benim bile feminist olasım geldi, hatta oldum bile... Peki mesela n'olacak, Feraye Hanım bu aşağılanmaya dayanamadı ve çekip gitti diyelim, hatta bir başka adamı sevdi, evlenmeye karar verdi, ne yapacak Kaya Çilingiroğlu? Artık 'minik'likten sıyrılmaya başlayan Zehra ve Kaya JR'la beraber, şartları kabul edecek başka bir hanımın yanına mı geçilecek? Kafam karışıyor...
BİZE DE YAZIK
Ekranlarımızdan ve sabah sabah evimize gelen gazetelerimizden kendi küçük yaşamlarımıza akan bu acayipliklerle ister istemez tebelleş oluyoruz. "E yuh artık!" diyoruz. Kendi küçük arızalarımızı geliştiriyoruz. Bazen düşünüyorum; bu, biz sıradan insanlara yapılan bir haksızlık değil mi?
Sami Tosun
|
