| |
|
|
İşini bilmeyen kasabın...
Anlatacağımız hikâyeyi 1983'te "Turgut Özal ile birlikte yola çıkanlar" iyi bilirler. Mehmet Keçeciler'den Mustafa Taşar'a kadar. Sudi Türel'den İlhan Aküzüm'e kadar. Gezilerinde Özal'ı yalnız bırakmayan "Semra hanım da iyi bilir."
Turgut Bey ANAP'ı kurmuş ve yollara düşmüştü. Şanlıurfa'ya ilk gidişiydi. Urfalılar, Özal'ı "deveyle karşıladılar."
Gittiği yerlerde Özal'a koç ya da dana kesiliyordu ama... "Develi karşılama" ilk kez oluyordu.
Turgut bey "durun, yapmayın" derken... Keskin bıçaklı, palabıyıklı kasap, "yardımcılarına" yüksek sesle talimatı verdi: - Yatırın. Deve bir anda yere yatırıldı. Yardımcılar devenin ayaklarının üzerine oturdular. Turgut Özal, Semra hanım, Mustafa Taşar ve diğerleri ikinci kez "durun, yapmayın" derken... "Hızlı kasap" jet hızıyla bıçağı devenin boynuna sapladı, sonra bıçağı sağa sola kıvırdı ve el çabukluğu ile devenin başını koparıp, Özal'a uzattı: - Hoş gelmişsen başkanım.
Turgut bey "sen ne yaptın" diye kasaba bağırırken... Kasap "görevi başarıyla tamamlamanın mutluluğu içinde" yanıt verdi: - Başkanım, ben Urfa'nın en hızlı ve işini en iyi bilen kasabıyım... Malumunuz olduğu üzere, işini bilmeyen kasabın kıçına girer masat. (Masat: Bıçağı bilemeye yarayan uzun ve yuvarlak çelik alet)
|