|
|
|
|
|
|
Car car konuşanlar yüzümü kızartıyor
Şu sıralar atv'nin dönem dizisi 'Hatırla Sevgili'de 'Nezahat' karakterini canlandıran Lale Mansur popülerlikten hoşlanmadığını belirtiyor: TV'de car car özel hayatını anlatanları duyunca benim yüzüm kızarıyor. Popülerlik midemi bulandırıyor!.
Türk Sineması'nın Altın Portakallı oyuncularından Lale Mansur şu sıralar hem atv'nin dönem dizisi 'Hatırla Sevgili'de rol alıyor hem de 'Antiloplar' adlı tiyatro oyunuyla hayranlarının karşısına çıkıyor. Bugüne kadar sinema ve sahnede genellikle güçlü ve başkaldıran kadın karakterleri canlandıran Mansur, 'Hatırla Sevgili'de Demokrat Parti milletvekili kocasının sözünden çıkmıyor. Ama Mansur bunun 'şimdilik' olduğunu söylüyor: "Dizideki Nezahat karakteri, kocası Yassıada'ya düştükten sonra o kadar çok değişecek ki, seyirci gözlerine inanamayacak!"
*
Toplumsal sorunları işleyen, kadını ön plana çıkaran, Türk kadınını anlatan projelerde gördük sizi çoğunlukla... Neden size hep bu rolleri yakıştırdılar? Sizin seçiminiz mi oldu bu? Önemli olan filmin ne anlattığı benim için... Mesela, ırkçılık yandaşı filmde bir meleği oynamam ama bunun tam tersi ırkçılık karşıtı bir filmde bir katili oynayabilirim. Kendi dünya görüşümün aksine bir fikir veren film, dizi veya tiyatro, ne olursa içinde yer almam.
NEZAHAT AYAKTA DURACAK!
* Zaten şimdiye kadar hep başkaldıran, güçlü kadınları oynadınız. Ama 'Hatırla Sevgili'deki 'Nezahat' biraz silik bir karakter. Kocasının sözünden çıkmıyor, üstelik de sağcı bir aileden... Şu anda öyle görünüyor ama ilerleyen bölümlerde izleyici çok farklı bir 'Nezahat'le karşılaşacak. Çok hoş bir kadın aslında, her eve lazım... Ayağı yere basan, önceliklerini iyi bilen biri. Şu anda kocasının kanatları altında. Ama kocası Yassıada'ya düştükten sonra işler çok değişiyor.
* Peki politik düşünceleri de değişecek mi 'Nezahat'in? 'Nezahat' için politika falan önemli değil... Aman arkadaşlıklar bozulmasın, yemekler yensin, herkesin sıhhati yerinde olsun diye düşünen tam bir anne... Ama kocası olmadan, yalnız bir kadın olarak ayakta durmayı başaracak.
* Pek çok oyuncu, dizilerde para kazanmak için oynadığını, oyunculuk tatmin yaşamadıklarını söylüyor. Siz de bir dizide oynuyorsunuz ve 'Altın Portakallı' bir oyuncusunuz, ne düşünüyorsunuz? Benim parayla ilgili bir sıkıntım yok. Eşim sayesinde böyle bir lüksüm var. Ama benim de bakmam gereken çocuklarım olsaydı, paraya ihtiyacım olsaydı, ben de belki fazla seçici olamazdım. Bugüne kadar yaptığım 'Nasıl Evde Kaldım', 'Çatısız Kadınlar' ve 'Hatırla Sevgili' dizilerini gerçekten sevdiğim için yaptım. Özellikle 'Hatırla Sevgili' yakın tarihi hatırlatması açısından çok çok önemli... Türk televizyonunda bir ilk yapılıyor. Bu kadar önemli bir dönem, her türlü tartışmasıyla ilk kez konu ediliyor. Bu kadar belleksiz bir toplum için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çok mutluyum içinde olmaktan.
HALA AÇIKLARIMI KAPATIYORUM
* Bir röportajınızda 'Bu ülkede oyuncu olmak çok zor' demişsiniz. Ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Aslında benim hayatım çok kolay geçti. İlk uzun metrajlı filmimde 'Altın Portakal' aldım. Ama şöyle bir dezavantajım vardı, kendi jenerasyonumdaki herkes çok tecrübeliydi. Benim deneyimim çok azdı. Şu anda 'Amerikalı'yı, 'Düş Gezginleri'ni oynasam çok daha farklı olur. Ama hep çok iyi oyuncularla çalıştım. 'Amerikalı'da Şener Şen'den, 'Çatısız Kadınlar'da Zuhal Olcay'dan, Nihavend Mucize'de Haluk Bilginer'den çok şey öğrendim. Açığı kapatmak için deli gibi çalışıyorum. Mesela şimdi çello öğreniyorum. Bence her oyuncu bir enstrüman çalmalı. Piyanoya devam edeceğim, at biniyorum, tango öğreniyorum.
* Şöhretten hoşlanmadığınızı biliyoruz? Şöhretin sizi iten yanı nedir? Ekşi Sözlük'te benim için 'Şöhreti paraya çeviremeyen tek ünlümüz' yazmışlar. Evet popüler olmaktan hoşlanmıyorum. Değilim de zaten... Başka türlüsü elimden gelmiyor. Başka türlüsünü midem kaldırmıyor. Özel hayatım hakkında car car konuşmak bana göre değil! Ve televizyonda bunu yapanlara rastlayınca ben kızarıyorum. O yüzden televizyonla aramda büyük mesafe var. En sevdiğim şey Açık Radyo'yu dinlemek... Sabahları Ömer Madra'nın 'Açık Gazete' programını dinliyorum. Alışkanlıklarıma bağlı bir insanım, yıllardır Balık Pazarı'ndan alışveriş yapıyorum. Kendi kasabım, çiçekçim var.
BEREN'İ ÇOK BEĞENİYORUM
* Son dönem oyuncularından kimleri beğeniyorsunuz? Beren Saat'i çok beğeniyorum. Okan Yalabık'ı başarılı buluyorum. Ayrıca Başak Köklükaya, İsmail Hacıoğlu ve Ruhi Sarı çok başarılılar.
* Sanat yaşamınıza baleyle başlamışsınız. Konservatuvarda bale okumuşsunuz? Sizi oyunculuğa yönelten ne oldu? Devlet Opera ve Balesi'nde uzun yıllar başrol oynadım. Eşim, orkestra şefi Cem Mansur, Londra'da Oxford Orkestrası'nın müzik direktörü oldu; Londra'ya taşındık. Bale, gidip gelinerek yapılacak bir iş değil. Çok aşık olduğum bir meslekti ama bu iş nasıl olsa beni bırakacak diye düşündüm. Balede birçok rol bana dramatik yeteneğim olduğu için verilmişti. Ve birden 'Ben niye oyunculuk yapmıyorum?' diye sordum kendime. Bale yaparken hep 'Çok sevdiğim bir şey yapıyorum ve üstüne para veriyorlar' gibi hissediyordum. Bu çok büyük bir lüks ve şans... Oyunculukla bunu ikinci kez elde etmiş oldum. Ve karar verdiğim anda diksiyon dersleri almaya başladım. Sonra kitaplarını okuduğum, Amerikalı hoca Eric Morris'ten ders aldım. Atıf Yılmaz Bekle Dedim Gölgeye' adlı bir film çekiyordu. Orada kısa bir rol verdi. Sonra 'Düş Gezginleri' geldi. Bu arada Amerika'daki hocamla hâlâ çalışıyorum, ayrıca Londra'da da bir diksiyon hocam var.
DENİZ AYYILDIZ - GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|