|
|
|
|
|
Rüya Pamuk ve Frances Bean Cobain
|
|
Birinin babası Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Orhan Pamuk... Diğerininki 90'larda dünyayı değiştiren Nirvana'nın solisti Kurt Cobain... Peki, acaba hangisi daha iyi müzik dinliyor?
Tamam biliyorum, müzik zevk işidir. Herkesin zevki ayrıdır ve tartışmak aslında çok saçma. Ama yine de Orhan Pamuk'un 15 yaşındaki kızı Rüya'nın müzik zevkini takdir ettim. Filiz Aygündüz'ün haberine göre rock ve klasik müzik dinliyormuş. En sevdiği gruplar Pink Floyd, Nirvana ve AC/DC. Harika bir bileşim. Gayet derinlikli ve zevk sahibi. Lakin hafif depresif de olabilir. Çünkü AC/DC'nin enerjisi, Pink Floyd'un karamsarlığını ve Nirvana'nın çaresizliğini her zaman yenemeyebilir. Rüya'nın dinlediği şeyleri analiz etmeye kalkarsak babasının İstanbul isimli kitabındakine yakın bir ruh haline ulaşabiliriz gibi geliyor. Rüya'ya bakarken aklıma Kurt Cobain'in bugün 14 yaşında olan kızı Frances Bean Cobain geldi. Rüya ile aynı yaşta. Tamam babası Nobel'li bir edebiyatçı değil. Ama dünyayı değiştirmişti zamanında. Kendisiyle yapılan geniş bir röportajda 18. yaş gününde Mariah Carey'nin çalmasını istediğini söylemişti. Röportajda adı geçen müzisyenlerin neredeyse tamamı popçu. Açıkçası ben Rüya'nın sevdiği müzikler arasında Sezen Aksu, Ajda Pekkan ve benzeri klişe isimleri ya da Hande Yener, Kenan Doğulu falan göremeyince için için sevindim. Kimse yanlış anlamasın, karşı olduğumdan değil, ama birilerinin farklı şeyler dinleyip beğenmesi hoşuma gitti. Üstelik gördüğünüz gibi Rüya, Frances'ten daha iyi müzik dinliyor. Peki Frances, acaba Orhan Pamuk okuyor mudur? Neden olmasın? Bu arada Whitesnake'i Türkiye'ye getiren organizatör Bülent Burgaç'a sesleniyorum. Şu AC/DC'yi getir kardeşim. Yaşlı müziği, uzun saçlı adamlar falan filan diyenleri de boşver. İşte sana canlı bir kanıt. 15 yaşında AC/DC dinleyen insanlar var hayatta. Thom Yorke'un Black Swan isminde bir şarkısı var. Solo albümü The Eraser'da yer alan bu şarkı aynı zamanda Richard Linklater'ın A Scanner Darkly isimli filminin de kapanış şarkısıydı. Şarkının nakarat bölümünde Thom Yorke "This is fucked up," diyor, "Bu boktan bir durum," yani. Argoya nasıl isterseniz öyle çevirin. Şarkı içinde her nakarat geldiğinde belki de onlarca kez. Ve sıkı durun. Radyolarda bu bölüm biplenmiş. Bip de değil, tamamen makaslanmış. Ben K-Rock'ta duydum. Yorke'un "Fucked up," dediği kısımlar yok. Ama müzik arkada hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Bu aşırı hassasiyet kimin başının altında çıkıyor bilmiyorum, ama televizyonlarda bunca acayip şey olurken, internet diye bir şey artık her eve girmişken bazı isanların üşenmeyip, uğraşıp didinip özenle "Fucked up,"ları cımbızlamasını anlayamıyorum. Bu eğer İngilizce konuşulan ülkelerde kesilmişse, ki oluyor böyle şeyler, zaten çok saçma. Ama burada olması daha da saçma. Bu kimin fikri bilmiyorum, merak ediyorum. Radyoların her gün defalarca bu şarkıyı nasıl bu şekilde çalmayı kabul ettikleri de anlayamadığım bir diğer nokta. Madem üzerinde sansür var, "Ben sansürlü şarkı çalmam,'' de konu kapansın.
MEHMET TEZ
|
|
|
|
|
|
|
|
|