Partiden dışarı atılan sanatçı ve küratör kim?
Yine çok eğleceli bir hafta geçirdim. Özellikle Mika Hannula'nın DJ'lik yaptığı partide ne dağıttık ama... Bildiğiniz gibi Mika Hannula, Finli bir küratör. Proje4L, Proje4L'de iken nefis bir sergi yapmıştı resim üzerine. Şimdi Halil Altındere'nin sahibi olduğu artist yayıncılıktan çıkan kitabı için İstanbul'a geldi. Ayağının tozuyla kitabın partisinde de DJ'lik yaptı. Hepimizi başta Vasıf Kortun ve eşi, Nuri Kuzucan, Murat Tosyalı, Canan Şenol, Kamil Şenol, Sefer Memişoğlu, Ahmet Öğüt ve Muhammed'i dans ettirdi. O gittikten sonra DJ'lik sırası Nazım
Dikbaş adlı Birgün gazetesindeki ironik işlerinden yeni yeni tanıdığımız ressam aldı. Ne güzel çaldı... Kendisini tebrik ediyorum. Öyle bir ilham verdi ki... Ertesi gün, 70'lerin ikinci yarısına damgasını vuran büyük müzisyen ve prodüktör Nile Rodgers'ın plaklarını dinledim. Chic'in bas gitarıyla kendimden geçtim. Neyse, böyle müzisyen ruhlu ressamlara çok sık rastlamıyoruz. Aynı gece Peyote'de yine büyük bir kalabalık vardı. Bir gece önce burada Ömer Uluç ve Ayşegül Sönmez fena halde dans ediyorlardı. Bir ara baktım Ömer Uluç, önündeki peçeteye iki genç kızımızın portresini yapıyordu. O karanlıkta ve fondaki elektronik müzikle... Cumartesi günü ise Mika Hannula ve sanatçı Murat Tosyalı buradaki güvenlik görevlileri tarafından kaba bir şekilde dışarıya çıkarıldılar. Böylesine özgür ruhlu bohem dostu bir mekândan Etiler usulü bir tavırla bir sanatçı ve bir küratörün yaka paça dışarıya atılmasını yakıştıramadım. Neyse, bu hafta İstanbul yine uluslararası bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. International Herald Tribune'ün meşhur moda eleştirmeni Suzy Menkes, İstanbul'da lüks üzerine bir konferans düzenliyor. Menkes'i, böylesi bir konferansı İstanbul'da yapması için Londra'daki modern sanat çevresi ikna etmiş. İstanbul Bienali'nin methini duyan Menkes'e bir galerici arkadaşı mutlaka İstanbul'a gitmesini, çağdaş sanat açısından İstanbul'un 1920'lerin Paris'ini aratmadığını söylemiş. Menkes, bunun üzerine harekete geçmiş. Menkes'in, Chapman kardeşler başta olmak üzere tüm Brit sanatçılar en yakın arkadaşları. Gelir gelmez, İstanbul Modern'e gitmiş zaten. Rıfat Özbek ve Ahmet Ertuğ, Menkes'i İstanbul'da bir güzel gezdirmişler. Menkes'in konferansı için Gucci, Christie's ve Yves Saint Laurent'in sahibi meşhur Francois-Henri Pinault da İstanbul'a geliyor. Pinault bildiğiniz gibi büyük bir çağdaş sanat dostu. En son Agnelli'lerden Grassi Sarayı'nı satın aldı. Ve içini milyon dolarlık sanat eserleriyle donattı. Mesela bahçeyi Jeff Koons'un meşhur köpeği ve kalbiyle... Murakami'nin resimleriyle, Carl Andre'nin iki ton ağırlığındaki metal heykeliyle.. Pinault'nun koleksiyonunda yok yok. Fontana, Judd, Richter, Picabia, Miro, Picasso, Rothko, Sherman, Serra ve tabii ki Bruce Nauman. Türkiye'den çağdaş sanat alır mı dersiniz? Alırsa ben işitir miyim? Siz merak etmeyin. Elimden geleni yaparım...
ADALET CİNGÖZ
|