Oldu mu tam olsun!
Avrupa'nın dayatmacı, dışlamacı, dinci, sağcı, yalancı, istismarcı, sömürgeci kalıntısı, emperyalizm mirasçısı, faşizmle kirlenmiş, hatta ırkçı yüz hatları gerildiğinde; Özellikle Alman ve Fransız sağ cenahları "fırsat bu fırsat" oyuna başladığında; Ne mutlu bize; Türkiye de tam bağımsız oluyor!
Avrupa'nın bizzat kendisinin, hemen her köşesinin, her virajının yüzyıllardır "iç mücadele", yer yer ve sık sık "iç savaş" olduğuna dair bir tarih fikrimiz pek yok. Ya sesimizi duyurmak; Maçlarda geçirmek; Gidip hemen iş bulmak; Alışverişe neyin koşmak; Turistini filan becermek istediğimiz yer. Ya daha modern ifadeyle, "Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyet". Veya, yönünü Avrupa'ya çevirerek kurulmuş bu devletin; selefi bir kısmıyla ittifak, bir kısmıyla savaş halinde batarken alt ettiği "Yedi düvel". Yahut, "demokrasi" adına, Avrupa'da iç çelişki, çatışma, demokratik güdüklükler, çifte standartlar hiç görmeden, sanki "tarihin sonu" imiş gibi bedenen, ruhen sığınılan cennet. Oysa, bizimle dalaştığı, çatıştığı kadar kendi içi de çelişkili, itişmeli, kakışmalı, devrimlerden, iç savaşlardan, faşizmlerden geçmiş ve sürekli iç ve dış mücadelelerle bir yere gelmiş ve bir yerlere gidecek Avrupa var. Aynı bizim de, aslında kendi iç çelişkileri, çatışmaları, hatta daha fazlası mevcut bir yolculuk halinde olmamız gibi. Olmuş da nihai haline kavuşmuş bir tarihin imkansızlığı gibi.
Fakat, madem ki, Avrupa, Avrupalı haindir toptan; Madem ki, memleketin ne mutlu çeşit çeşit, çok sesli, renk renk dincisi, milliyetçisi, ulusalcısı, militeri, sosyal demokratı, demokratik solcusu, birçok solcusu, piyasacısı vesairesi öfkelenmekte ve tavır koymaktadır; Gün bugündür! "AB karşısında" milli, dini, ulusal, bağımsızlıkçı tüm hisleri, muhtemelen büyük samimiyetle kabaran herkesi, daha samimi, daha bağımsızlıkçı olmaya davet ediyorum.
Avrupa'da kimi merkezlerin de istediği gibi içine kapandıkça ve Ortadoğu ateşinde (ABD veya NATO adına) karakollaştıkça, ucuz asker olarak devşirildikçe, ekonomik zaaflarıyla buna zorlandıkça, bu devletin (bakın, milletin, halkın demiyorum) en sağlam müttefiki hep kim kalacak? Biliyorsunuz ki, ABD. Bakın, "dinci" kabul edilen siyasi iktidarınız da; Ona panzehir diye siyasi anlam verilen ve "laikliğin bekçisi" kabul edilen askeri iktidarınız da bu konuda nasıldır? Yani "AB karşısında bağımsızlık" şiarı, NATO askeri kanadından da çıkmacasına, "ABD karşısında da bağımsızlık" ülküsüne dönüşür mü? Dincisiniz, milliyetçi, ulusalcı filan; birbirinize de düşman: Hadi bunu talep edin size en yakın olandan; sivil ve askeri büyük erkandan. Buna zorlayın onları, hadi. ABD ve İsrail ile de her tür bağımlı ilişkiyi kesmelerini isteyin.
Bakın; Ortadoğu'da öyle bir tane devlet var: Halkı memnun mudur, değil midir, bilmem ama, o da, "Türkiye İran'a benzer" diye korkuyoruz ya, işte o İran! "Hem dinci, hem milliyetçi. Seçimli ama despotik cumhuriyet ve antiemperyalist, tam bağımsız. Ne AB, ne ABD, ne dayatma, ne tehdit. Başına buyruk." Hadi, oldu mu tam olsun. Tam samimi, tam bağımsızlıkçı olun. AB yetmez, Gümrük Birliği'nden de çekin ekonominizi. Geçim, iş uğruna memleketinden kopmuş yüz binlerce evladınızın dönüşüne iş, aş hazırlayın. Yetmez; NATO'dan çıkın; ABD'den 10 milyar dolarlık yeni savaş uçağı almayın. Almak isteyeni, sivil veya asker, hemen vazgeçirin. Tam olun, tamam olun!
|