kapat
   
08 Aralık 2006 Cuma
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Siyaset hem vizyon hem misyon hem de cesaret gerektirir

Özünden yanlış olan bir düşünceyi yüksek sesle söylediğiniz zaman, bu düşünce doğru olmaz. Aynı şekilde toplumun da ülkenin de geleceğini olumsuz yönde etkileyecek bir tutumu "Önemli" kişiler desteklediği zaman, "Demek ki bu tutum doğruymuş" denilmez ki.
Sözünü ettiğimiz durumlar sade Türkiye için geçerli değil. Aynı durum ABD'de ve Avrupa ülkelerinde de söz konusu olabilir.
İşte görüyoruz. ABD Başkanı Bush, muhalefetteki Demokratların ve halkın büyük desteği ile Irak'a askeri müdahale kararı aldı. Ama şimdi harıl harıl "Nerede yanlış yaptık" ve "Bu açmazdan nasıl çıkabiliriz" sorularına cevap aranıyor.
Bu noktada "Ben demiştim" diye zamanında Irak'a müdahaleye karşı olanların haklı çıkmaları sorunu çözmeye yetmiyor. Çünkü "Güncel sorun" Irak'a müdahale değil artık. Güncel sorun, en az zararla, Irak'tan "Çıkış stratejisi"ni oluşturmak. Zamanı geriye döndürmek mümkün değil çünkü.
Keşke Irak'a müdahaleye karşı olanlar zamanında sadece "Hayır" demek yerine alternatif yollar da önerip, ülkelerinin yönetimine ufuk açsalardı. Örneğin "Saddam' ı devirir ve Baas' ı yok ederseniz, doğan boşluk sonunda Irak' a kaos gelir" öngörüsü seslendirilebilirdi.. Bu öngörünün ışığında Saddam'ın yerine onun yardımcılarından birinin geçirilmesi alternatifi de tartışılabilirdi.

ALTERNATİFLER
Örneğin ABD Japonya'yı işgal ettikten sonra savaş suçlularını idam etti. Ama savaşın asıl suçlusu ve "Derin Japonya" demek olan İmparator Hirohito yerinde tutuldu. Onun desteği ile "Yeni Japonya" kuruldu.
Buna benzer durumlar, "Türkiye-Kıbrıs-AB" ilişkilerinin bugünkü ele alınış biçiminde de var.
Bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye dönük tutumlarında vizyon eksikliği ve iç politikalara dayalı küçük hesaplar tabii ki var. Kıbrıs Rumları ise, AB'ye girmiş olmanın şımarıklığı ile, Avrupa ile Türkiye arasındaki bağları kopartabileceklerini sanma megalomanisi içindeler.
Ama aynı şekilde Türkiye de, 2006'da, 1974'ün şartlarına dayalı bir "Kıbrıs pozisyonu" izleyebileceği yanılgısına zaman zaman düşmekte. Düne kadar bir BM meselesi olan Kıbrıs'ın, şimdi bir AB meselesi de olduğunu görmekten kaçınmak, yanılgının özünü oluşturuyor.

YANILGILAR
Şimdi çözüm bekleyen sorun, Kıbrıs Rumlarının tanınması veya tanınmaması sorunu değil. Çünkü BM Kıbrıs Rumlarını tanımış durumda. Üstelik Kıbrıs Rumları AB'nin eşit haklara sahip bir üyesi. Şimdi sorun KKTC'nin varlığının güvence altına alınması ve Kıbrıs sorununun Türkiye'nin AB yolculuğunu ipotek altına almasının önüne geçilmesidir.

VİZYON VE CESARET
Güncel gerçek ise, apaçık ortada. Türkiye AB yolunda ilerlediği zaman, siyaset de, ekonomi de istikrarlı biçimde devam ediyor. Türkiye güçlendiği zaman, KKTC de bundan payını alıyor. İstikrarsız bir Türkiye'nin ise, ne kendi halkına, ne de Kıbrıslı Türklere bir yararı oluyor.
Bu gerçeklerin ışığında Türkiye'nin Kıbrıs'a ilişkin tutumunun "Dondurulmuş pozisyon" değil, "Yaratıcı politika" çizgisinde şekillenmesi şarttır. AB dönem başkanı Finlandiya'ya iletildiği söylenen ve "Bir yıl süre ile bir liman ve bir havaalanını Rumlara açabiliriz" içerikli olduğu ifade edilen Türk önerisi, hem vizyonsuz Avrupalıları aklın yoluna getirebilir, hem de Kıbrıslı Rumların kurdukları oyunu bu öneri bozabilir. Bu öneri karşılığında Magosa'ya ve Ercan Havaalanı'na dönük ambargo kalkmazsa, bundan hem Kıbrıs Rumları hem de AB sorumlu tutulabilir. Ve bu arada Türkiye'nin AB yolculuğu, iç ve dış olumlu yansımaları ile sürer. Bu süre boyunda da Kıbrıs için BM zemininde "Kalıcı çözüm" arayışları yeniden başlatılır.
Tabii ki Türkiye'de de, Kıbrıs Rum kesiminde de birileri açılmak istenen bu yeni sürece öfkelenecektir. Ama siyaset vizyon kadar cesaret de gerektirir. Dileriz Türkiye'de bu cesareti gösterebilecek kadrolar, siyasette de, diplomaside de, yanlışları yüksek sesle söyleyenlerden daha fazla etkili olur.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Biz de bir zamanlar süper devlet değil miydik?   / 07-12-2006
 Genç bedende bilinçli beyin neden olmasın ki?   / 06-12-2006
 Yine iç dinamiklerle dış konjonktür arasında sıkıştık...   / 05-12-2006
 Tony Blair'in ve Turgut Özal'ın doğru tercihleri...   / 04-12-2006
 Papa kalbinin yanında aklını da İstanbul'da bıraktı mı?   / 03-12-2006
 Yaramaz kızlara akıllı babalar gerekir...   / 02-12-2006
 Keşke Papadopulos değil Papa ağırlıklı olsaydı...   / 01-12-2006
 Papadopulos Avrupa'nın en güçlü lideridir   / 30-11-2006
 Erdoğan Papa'yı karşılayıp, spekülasyonları bitirdi   / 29-11-2006
 Türkiye'de siyaset AB ekseninden ABD eksenine kayar mı?   / 28-11-2006
YILMAZ ÖZDİL
Bi liman versem...
Taviz vermiyoruz.
Liman veriyoruz.
ERGUN BABAHAN
Keşke babası da görebilseydi
Türkiye'nin AB'ye yaptığı...
MEHMET BARLAS
Siyaset hem vizyon hem misyon hem de cesaret...
BALÇİÇEK PAMİR
Kar kitabına bayılıyorlar
Stockholm'de Nobel'den başka...
UMUR TALU
Oldu mu tam olsun!
Avrupa'nın dayatmacı, dışlamacı,...
YAVUZ BAYDAR
Tabii ki siyaset olacak...
STOCKHOLM Alışılmamış bir...
FATİH ALTAYLI
Hücum futbolu
Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması...
ERDAL ŞAFAK
Püf noktası
Türkiye'nin AB'de yaptığı...
Soykırımdan suçlusun
Fransa'nın 'Tarihçiler karar versin' diyerek tanımadığı Ruanda...
"Irak'ta bizsiz bir çözüm olamaz"
Irak Çalışma Grubu'nun "ABD, doğrudan görüşmeli" raporu verdiği iki...
Borcu gören kaçıyor
Borcu gören kaçıyor
Beşiktaş'ın borcu Demirören'in 3 yıllık döneminde 3 haneli rakamlara...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu