|
|
|
En doğurgan ülke Türkiye
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), "Küresel Ekonomide Rekabetçi Kentler" başlıklı raporunu yayımladı.
Yapılan araştırmaya göre, kentleri uygar dünyanın sonunculuklarını paylaşan Türkiye, OECD'nin aynı raporunda doğurganlıkta birinci sırada yer aldı.
Raporun konuyla ilgili bölümünde, "OECD ülkelerinde ortalama yıllık nüfus artışı kentsel bölgelerde nüfus geçişi ve köyden kente göçün halen sürdüğü Türkiye'deki yüzde 3.2 rakamından, Macaristan'daki yüzde -1.6 oranına kadar değişkenlik göstermektedir" denildi.
Kentlerdeki
doğurganlıkla ilgili tabloda Türkiye'nin zirveyi kaptırmadığı dikkati çekerken Kore hariç, kendisine en yakın ülke olan Meksika'yı ve OECD ortalamasını ikiye katladığı görüldü.
ATATÜRK'ÜN ANKARASI SONUNCU OLDU
Raporda, Atatürk'ün Cumhuriyetin başlangıcında üçüncü dünya ülkelerine ve mazlum milletlere örnek başkent olarak tasarladığı ve tasarımına bizzat katıldığı Ankara, OECD'nin bu yıl yaptığı, 78 kenti içeren büyükşehirler sıralamasında sonuncu oldu.
Çevre kirliliğinin ve suçlulukta artışın kentleri farklılaştırdığına değinilen raporda, ulusal ekonomileri yönlendiren, oldukça büyük gelişme gösteren kentlere yardım amaçlı örneklerin incelendiği, politikaların önerildiği belirtildi.
450 sayfalık raporun başında "Metropolitan Database" adlı çizelge yer aldı. Burada kentler, satınalma gücü paritesine göre kişi başına gayrısafi milli hasıla itibarıyla sıralandılar. Sıralamada ilk 12 sırayı ABD kentleri aldı. 4.2 milyon nüfusa sahip San Fransisco kişi başına 62.3 bin dolarla birinci olurken bu kenti 5.1 milyon nüfuslu Washington 61.6 bin dolarla izledi. 4.4 nüfuslu Boston ise 58 bin dolarla üçüncü oldu.
12 Amerikan kentini Londra izledi. İstanbul ve İzmir 76 ve 77'nci sıraları paylaşırken, geçmişte birçok üçüncü dünya ülkesinin gıptayla baktığı "kültür kenti" Ankara sıralamada 78'inci ve sonuncu oldu. Eski komünist ülkelerin başkentleri, kentleri, Kore'nin başkenti Seul, Yunanistan'ın başkenti Atina, Meksika'nın başkenti Meksiko ve diğer kentlerinden Monterey, Guadalajara ve Puebla Türk kentlerinin üstünde yer aldılar.
TÜRK KENTLERİYLE İLGİLİ VERİLER
Sıralamada 11.4 milyon nüfuslu İstanbul'da kişi başına 10.9 bin dolar gelir düştüğü belirtilirken ülke yurtiçi hasılasındaki payının yüzde 27.1 olduğu kaydedildi. İstanbul'da istihdam oranı yüzde 87.9 olarak ifade edildi. Listede yer alan kentlerin ortalamalarıyla karşılaştırıldığında ise İstanbul'da iş verimliliğinin yüzde 58.6 daha az, istihdam oranının yüzde 6.2 daha az olduğu belirtildi.
3.4 milyon nüfusa sahip İzmir'de ise kişi başına gelir yıllık 10 bin dolar olarak ilan edilirken sıralamaya göre, İzmir'in ulusal GSYİH'e katkısı yüzde 7.3 düzeyinde bulunuyor. İzmir'de istihdam oranı yüzde 89.2 bulunurken, OECD kentleri ortalamasına göre iş verimliliği yüzde 64, istihdam ise yüz de 4.8 daha düşük durumda.
4 milyon nüfusu olduğu belirtilen Ankara'da ise kişi başına gelir 9.6 bin dolar ile OECD ülkelerinin en düşüğü oldu. Belediyelerin gecekondulaşmaya izin vermesi, tapu tahsisleriyle desteklemesi, devlet güdümlü istihdam politikaları ve siyasi çıkar kaygılarıyla ücretsiz odun, kömür, erzak malzemesi ve yemek dağıtımına girmesi dolayısıyla nüfusu artan Ankara'da üretime katkıda bulunmayan bir nüfus kesimi, kişi başına milli gelirin miktarını düşürdü ve Başkent OECD'nin sonuncu kenti oldu.
Raporun "OECD Büyükşehir bölgelerinin performansları" başlıklı bölümünde Ankara'nın bu durumu şöyle yer aldı:
"Metropol bölgelerin değişik zenginlik düzeylerine sahip olmaları şaşırtıcı değildir. OECD metropol-bölgelerinde kişi başına gelir satınalma gücü paritesine göre ölçülmüştür ve Ankara'daki 9 bin 551 dolardan, San Fransisco'daki 62 bin 350 dolara kadar değişmektedir. Bu büyük ölçüde ulusal GSYİH'yı ve OECD ülkelerindeki kişi başına geliri yansıtıyor. Bununla birlikte, dikkate alınmaya değer anahtar konu, belirli bir Büyükşehir alanındaki ekonomik gelişme sürecidir. Metropolitan ekonomilerin uluslararası pazarlara daha fazla açılması, kimi metropol bölgeler üzerinde tehdit oluşturmuştur. Örneğin 1995-2002 döneminde Kore'deki Busan, Türkiye'deki İstanbul ve Doğu Avrupa'daki Prag, Varşova gibi göreceli olarak düşük gelirli 44 metropol bölgesinde, Japonya'daki Tokyo, Aichi, Almanya'daki Frankfurt, Münih ve Fransa'daki Paris gibi daha zengin bazı metropol bölgelerden daha yüksek ortalama yıllık büyüme kaydedilmiştir. Aynı dönemde, Berlin ve Budapeşte, Randstad-Hollanda, Barselona ve Oslo gibi metropol bölgeler arasında negatif ortalama yıllık büyüme oranına sahip kentler de çıkmıştır. Bu eğilim gelecekteki araştırmalarla, uzun vadede doğrulanırsa, sonuç, küreselleşmenin giderek daha yerleşik ve zengin metropol bölgelerin yararına olacağı teziyle aynı noktaya gelecek."
OECD'DE KENTLEŞME SIRALAMASI
Rapordaki, "OECD Ülkelerinde Kentleşmenin Büyümesi" tablosuna göre Türkiye 28 OECD ülkesi arasında kentleri en hızlı büyüyen ülke durumunda. Ağırlıklı olarak kentlerde nüfustaki ortalama yıllık büyüme itibarıyla yapılan sıralamada Türkiye birinci oldu, kendisini ikinci olarak izleyen Meksika'ya yarı yarıya fark attı. Kentleri nüfus açısından en hızlı büyüyen OECD ülkeleri şöyle: Türkiye, Meksika, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya, Finlandiya, ABD, İsveç, İrlanda, Norveç, İspanya, İsviçre, Yunanistan, Portekiz, Hollanda, Danimarka, Japonya, Fransa, Avusturya, Belçika, Almanya, İngiltere, İtalya, Kore, Polonya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan. Son sıralarda yer alan üç ülkede ise AB'ye üyelik ve düşük nüfus artışı nedeniyle kentlerin son yıllarda "eksi" olarak gerçekleşti, yani kentler küçüldü.
Rapora göre, OECD ülkelerinde GSYİH'in yüzde 20'sinin yoğunlaştığı 20 metropol bölgesinden 15'I o ülkelerin başkenti konumunda. Sadece Auckland (Yeni Zelanda), İstanbul, Sidney ve Zürih başkent olmayan metropoller durumunda bulunuyor.
1996-2001 yılları itibariyle kentlerde istihdam büyümesi itibariyle yapılan sıralamada İrlanda birinciliği alırken, Türkiye yarının altındaki kategoride yer aldı.
OECD'nin "Kentler Raporu"yla ilgili hazırladığı bilgi notunda ise, kentlerin OECD ülkelerinde yaşayan insanların yarısından çoğunun barındığı yerler olduğu, birçok ülkenin "çıktı"larıyla işlerin yarısına yakınının en büyük kentlerde ortaya çıktığı belirtildi.
Rapor OECD içindeki, 35 milyona yakın yerleşimcisi bulunan Tokyo'dan, 1.5 milyon yerleşimciye sahip Auckland'a (Yeni Zelanda) kadar 78 en büyük metro-alanı inceliyor. OECD'nin kent nüfusu ortalaması 5 milyon olarak belirlenmiş durumda. Kişi başına GSYİH itibariyle ölçülen en zengin 25 kentin 22'si ABD'de, diğerlerinden Londra 13'üncü, Paris 18'inci ve Dublin 23'üncü durumda bulunuyor.
"Kentler her zaman başarıyla aynı anlama gelmiyor hızlarını kaybetmiş durumda da olabilirler. Berlin, Fukuoka, Lille, Napoli ve Pittsburg gelir, verimlilik, teknik yeterlik ve istihdamda ulusal ortalamanın altında performans gösteriyor. 7 milyondan fazla nüfusa sahip Seul, Meksiko, İstanbul ve Tokyo gibi mega kentlerin ekonomileri kent ölçeğine göre küçük bulunuyor" denilen bilgi notunda kentler için tek tip bir gelişme modeli olmadığı, önerilerin özel ihtiyaçlara göre yapılması istendi. Bilgi notunda şöyle denildi:
"Kentlerde, rekabeti güçlendirmek, çeşitli çapta birbirine bağlı girişimleri hayata geçirmek ve üniversiteler, araştırmacılar, teknisyenler üreticiler arasında bilgi ve ulaşım bağını kurmak için esnek bir stratejik vizyon gereklidir.
Yüksek kaliteli altyapıya sahip yaşanabilir şehirler, yeşil alanlar ve şehir içi dinlenme alanları ve kamu projeleri, ekonomik başarıya katkıda bulunabilir, yabancı yatırımcılar kadar nitelikli meslek insanlarının ve turistlerin dikkatini çeker.
Kentlerin etkin yönetimi milli hükümetin reformları cesaretlendiren liderliğine, metro-bölge düzeyinde bir resmi hükümet ve sosyal gerilimlerle başa çıkabilecek, piyasa gerçekliğini anlayabilecek alt düzeyde hükümet dışı aktörler, birlikler ve iş çevrelerini içeren yerel ağlar oluşturulmasına bağlıdır.
Kentlerin mali ihtiyaçlarını ülkenin diğer bölgeleriyle birlikte dengede tutmak için, vergi gelirlerinde çeşitliliğe gidilebilir. Örneğin trafik izdihamı, tıkanıklığıyla ilgili ödemeler konulabilir, kamu-özel sektör işbirliğiyle kamu projeleri için fonlar artırılabilir.
Metropol bölgeler arasında eşitlemeye yönelik ödemeler etkin olabilir ancak ülke çapında zengin bölgelerden yoksul bölgelere fon dağıtımı, kentlerin yüksek harcama gereksinimi nedeniyle önemsenmeyebilir ve yoksul bölgelere doğru artan vergi akışı özendirici olmayabilir."
(ANKA)
|