|
|
'Gittiler, yine yaptık daha iyisini yaptık'
- Siz bu dizide 'taş fırın erkekleri'nin ekmeğine yağ sürmüyorsunuz. Hatta tersi bir yaklaşımdan söz edebiliriz. Henüz ne kadarının farkında erkekler bilemeyeceğim, ama sizi erkek düşmanı ilan edecekleri bir potansiyel de var dizide. - Onun farkında değilim. Ne açıdan öyle diyorsun?
- Mesela Fatoş'un çapkınlıklarını uluorta yaşayabilmesi, ya da kendinden on yıllarca genç Tanrıverdi ile olan aşkını destekleyen kaleminiz... - Gelen e-maillerde en çok bu aşk destekleniyor oysa. Ben seyircinin tepkilerine tamamen kulağımı kapatmak istemiyorum diziyi yazarken. Eğer seyirciyi çok rahatsız etseydi mesela, belki yakın bir arkadaşlığa dönüştürürdüm, veya platonik bırakırdım. Ama insanlar çok sevdiler o aşkı. Ki aslında 20 yaş fark var aralarında. Üstelik statü farkı da var... Ya resim olarak çok şık oldular, ya kimya olarak çok yakıştırdı onları seyirci.
- Gerçekten sıkıştığınız ve canınızın acıdığı bir yer var mı bu işte? - Özel hayatımda da çok büyük acılar yaşamadım. Kahır diye bir şeyi çok şükür şimdilik bilmiyorum. Ama yaşıyorsun bir şeyler tabii. İşle ilgili soruyorsan, geçen sezonun sonları ağır geçti. Zaten gergin geçen çekimler sırasında, "Tamam, Ata gidiyor ama biz devam ediyoruz," dedik, karar verildi. El sıkışıldı. Birkaç hafta sonra Evrim "Ben de seneye olmak istemiyorum," diye sürpriz yaptı. İlk bölüm çekiminden bir gün önce de Bülent "Ben vazgeçtim," dedi! Hakikaten benim için zor günlerdi. Bir karar verilmiş, ama insanlar sözlerini tutmuyor. Kendini yalnız hissediyorsun. Arkadaşların seni dımdızlak bırakmış gibi hissediyorsun. Öte yandan söz verdiğin başka oyuncular var, ekip ekmek yiyecek, yapım şirketiyle, kanalla anlaşılmış. Herkes senin gözüne bakıyor. Bu arada "En güzeli bitirsinler, baksana herkes gitmiş," yorumları var etraftan. Çok ağır sorumluluk hissettim üstümde. İnsanlara güvenin sarsılıyor. Canım acıdı hakikaten. Sonra o yıkım, öfkeyle hırs karışımı bir şeye dönüştü. "Gitsinler kardeşim, yine yaparız, daha iyisini yaparız," haline geldi. Bence bu sene geçen yıllardan daha iyi yazıyorum. Gerçekten bir işi büyük hırs ve enerjiyle yapmak için bazen de ruhuna bir çizik atılması gerekiyor galiba. Kamçılıyor mu ne yapıyor!
- Şöyle bir havanız var, bu kız sevgilisiyle ya da kocasıyla münakaşaya girmez, girmişse de yürür, işine devam eder. Gerçekten böyle mi? - Münakaşaya girmem hakikaten. Yine hassasiyetle ilgili birşey belki. Ama insanın mutlaka hayatında üzüntü oluyor, kaçamıyorsun ki. Mesela geçen sene babam bir trafik kazası geçirdi ve bacağını kırdı. 10 gün sonra annem evde merdivenden yuvarlandı, o da bacağını kırdı. Bir tanesi hastanede yoğun bakımda, öteki evde yatıyor. Darmadağın olduk. Öyle günlerde anlıyorsun ki, sağlık dışında herhangi bir şeye üzülmek gerzekliktir! Ama o durumda da oturup her hafta yazdım ve oynadım. Zaten onu yapamayacak insan, yazmak oynamak için ilham bekleyen, güneşin açmasını, kuşların ötmesini bekleyen insan bu işe girmesin bence.
|