Perdede bir kadın erkek hesaplaşması
İklimler Cannes 2006'da genel bir hayranlık yarattı, dünya eleştirmenlerinin gözde birkaç filminden biri oldu, bir de FIPRESCI ödülü aldı. Bu filmi daha ayrıntılı biçimde yazmak için birkaç kez, en azından bir ikinci kez görmeyi dilerdim. Ama olmadı. Yazacaklarım, bir ilk izlenime dayanıyor. İklimler, artık neredeyse bir dönüm, hatta keskin bir ayrılık noktasına gelmiş olan günümüz sinemasında, bir tür sinemayı kusursuz biçimde temsil ediyor. Bir yanda kitle sineması var tabii. Öte yandaysa, kitle taleplerine, genel seyirci beklentilerine aldırış etmeksizin kendi bildiğini yapan, kendi estetik kurallarını koyan, sanatsallığı özgünlükle anlamdaş sayan bir sinema. İklimler işte bu sinemanın en iyi örneklerinden biri. Ticari sinemanın yanında çok cılız kalan, ama tüm dünyada yandaşları bulunan, saygın, aynı ölçüde de cesur ve meşakkatli bir sinema yapma biçimi. Çünkü İklimler, her gerçek sanat filmi gibi, film yapmış olmak için değil, bir gereklilik sonucu yapılmış gibi duruyor. Adeta yüreği saran ve sanki fışkırmak isteyen kimi duygulara tercüman almak için yapılmış... İsa ve Bahar, ilişkileri kopma noktasına gelmiş ve artık birbirlerine acı sözlerden başka söyleyecekleri kalmamış bu küçük burjuva çift, Nuri Bilge'yle eşi Ebru'nun bizzat kendileri mi? Olabilir, çünkü gerçek sanatçı aynı zamanda teşhircidir, yüreğini tümüyle açmaktan çekinmez. Ama aslında ne önemi var? Onlar Nuri Bilge'nin sineması sayesinde, evlilikleri, ilişkileri bitme noktasına gelmiş her çifti temsil ediyorlar sanki. Her kadın-erkek beraberliğinin gelip saplanacağı, dönüşü olmayan noktaya... Film, biçim olarak da sanatsal bir sinemayı temsil ediyor. Yine Angelopoulos, Taviani veya Tarkovsky'den miras kalmış uzun çekimler, kamera cambazlıklarını ortadan kaldırarak bize hayatın gerçek panoramalarını sunuyor. Kamera her an, her çekimde tam olması gerektiği yerde. Öyle ki, örneğin o İshak Paşa Sarayı çekiminde, seyirci sarayla kendisi arasında duran kameraya adeta kızıyor, ona "Biraz kenara çekil!" deme ihtiyacını hissediyor. Çünkü Ceylan o harika görüntülerle turistik bir tanıtım filmi yapmıyor elbette. En güzel şeyleri gösterdiği, eşsiz arkeolojik hazineleri dijital kamerasıyla enfes biçimde saptadığı zaman bile, asıl amacı kuşkusuz ki insan ruhu, kahramanlarının iç dünyası. Ancak yer yer kullandığı klasik müzik de onun minimalist anlatımını bütünlüyor. Ama bir sorun var: Senaryo. Ceylan görselliğe aşırı biçimde güveniyor, kamerasını 'cihanın tek hakimi' sanıyor. Oysa konuşmalı bir film bu, kadın-erkek hesaplaşması üzerine bir film. İnsan bekliyor ki o çiftin çok özel anları, çok özel esprileri olsun, paylaştıkları, başka çiftlerinkine hiç benzemeyen özel sözcükleri olsun. Bu yok. Tersine, her kadın-erkeğin edebileceği en klasik sözler var. Bu durum, o zengin görselliğin içini biraz boşaltıyor, yaşanmışlığı biraz azaltıyor. Ve filmin muhteşem ambalajına sanki yakışmıyor.
İKLİMLER * * * Yönetim, senaryo: Nuri Bilge Ceylan Görüntü: Gökhan Tiryaki Oyuncular: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Nazan Kırılmış, Mehmet Eryılmaz
|