| |
|
|
Tutarsız olmak o kadar kolay ki bu coğrafyada...
Garip durumlar ve tutumlar var sosyopolitik yaşamımızda. Örneğin karşınızdaki kişi, kendini siyasete kaptırmış. Siyasetten başka hiçbir şey konuşmuyor. Bu arada demokrasinin de vazgeçilmezliğini sık sık vurguluyor. Ama iki cümlede bir, siyasi partilerden ve siyasetçilerden nefret ettiğini söylüyor. "Partiler ve siyasetçiler olmadan demokrasi olur mu" sorusunun cevabını hiç aramadığı belli. Bir siyasetçiyi dinliyorsunuz. O da, kendi partisi dışındaki partilere oy veren seçmenlerin, "Rejim"i nasıl tehlikeye soktuklarını anlatıyor. Kendi partisi hiç iktidar olamadığı için, bütün siyasal yaşamını, "Rejim tehlikede" söylemine adamış. Kendini "Seçkin" ve "Çağdaş" gören bir kişiyi dinliyorsunuz. O da, ülkenin güzelliklerini, zenginliklerini sıralıyor. Sonra yaşanan aksaklıklara geliyor ve cümlesini çoğunlukla "Bu millet adam olmaz" diye bitiriyor. Bu kişiyi dinlerken, Dr. Abdullah Cevdet'e izafe edilen "Vatanımı seviyorum, ama milletimi sevmiyorum" sözündeki tutarsızlığı hatırlıyorsunuz.
VATAN VE MİLLET Oysa biliyorsunuz ki vatanları güzel yapan şey millettir. Doğal güzellikler de, doğa zenginlikleri de bütün coğrafyalarda vardır. Ama onları farklı kılan ve size "Bu benim vatanım" dedirten öğe, sizin de bir ferdi olduğunuz millettir, toplumdur. Kamuda en üst görevler aldıktan sonra devletin de üst yönetimine getirilmiş bir kişinin, görev süresince izlediği tutumu değerlendiriyorsunuz. Sanki kendisi de o göreve seçilmişler tarafından getirilmemiş gibi, bütün davranışları, seçilmişlerin icraatını engellemek üzerinde oluşmuş. Her çıkan kanunun ve alınan her kararın arkasında "Anayasa ihlali" arıyor. ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'in, "Kanunlar kolay ihlal edilir, ama anayasa ihlali uzun ve zahmetli bir iştir" sözünü hatırlıyorsunuz. En son söylenmesi gereken sözlerin, en önemsiz konularda bile kolayca kullanıldığını duyuyorsunuz. Yabancı düşmanlığını siyasi çizgilerinin hakim öğesi haline getirenleri dinlerken, aslında onların kendileri gibi olmayan yerlilere, yabancılardan daha fazla düşman olduklarını anlıyorsunuz.
BELİ SİLAHLILAR Silahlı Kuvvetler'in siyaset dışında kalmasını savunan siyasetçilerin, ellerinde ve bellerinde silahı eksik etmediklerine tanık oluyorsunuz. "En önemli sorun eğitimdir" diye yayınlar yapan medyanın, izleyicilerine ve okurlarına maganda kültürü pompalamaktan başka bir eğitim hizmeti sunmamasına şaşırıyorsunuz. Siyasi ve ekonomik istikrar sayesinde varlıkları katlanarak artanların, bunalım spekülasyonu bağımlısı olduklarını görüyorsunuz. Ve sonra "Bu bizim hayatımız" diyorsunuz. Bu böyle olmasa, bu kadar çok "Kayıp yıllar" olur muydu takvimlerimizde? Bereket demokrasi var ve "Halkın sağduyusu" hiç olmazsa seçimden seçime ülke yönetimine yön veriyor.
|