Dipsiz şiddet
Farkındayım. Dipsiz Kuyu sık sık "dipsiz mezar" gibi ölüm kokuyor. Sık sık, "dipsiz yara" gibi kanıyor. Sık sık, "dipsiz ağıt" gibi uzuyor. Farkındayım, kimileri için bu sık sık sıkıcıdır. Neyse ki alternatif çok. Daha eğlendirici, dinlendirici, değil mi ki can sıkmadan düşündürücü, sevindirici, iştahlandırıcı, kıskandırıcı, yeme de yanında yatırıcı, biraz da biz ölelimci, yediğin içtiğin senin olsuncu, markacı, şirketçi, paracı, servetçi, ahbap çavuşçu, bana neci, yağcı, balcı, linççi, işkencecisevici, hisliduyarsızlıklara baygın ve güce tapıcı alternatif bu ölümlü dünyanın her köşesinde bol bol.
Yine de, ne kadar sıkılsanız da acıların pas, ölümlerin yas kokusundan; İnsanız ya, içimiz acımıştır. İlaç bulunamadığı için ölen bir çocuk duyunca, bir an olsun acımıştır içiniz. İlaç bulamayan çocukluğunuz ve çocuklarınız hiç olmamışsa dahi. "Bağışıklık sistemleri yetersiz" olup özel ilaca ihtiyaç duyan çocuklar var. Büyükler de. Doğuştan veya sonradan edinilemeyen bağışıklık yüzünden. İlaç bulunmadığı yahut ancak karaborsa bulunabildiği için, ölen çocuklar var. Son haberler böyleydi işte.
4-5 bin YTL'ye karaborsa olmadığında ilacın fiyatı zaten 1000 YTL, yani 1 milyar TL. bittikçe, yine öyle. "Bağışıklık sistemi yetersiz" çocuğun ailesi için zaten "finansal sistemi çok yeterli" olma şartı var. Ama tartıştığımız o değil ki. Biz, ilaç bulunamayınca yahut karaborsaya düştüğünde, bir çocuk büyükçe bir kentte o yüzden düştüğünde, haberimiz olursa haber yapıp kızıyoruz. Yoksa, yoksulluk, yetersiz beslenme, düzensiz ve yetersiz aşı, genetik mirasa mahkumiyet yüzünden yüzbinlerce bebeğin "kader olmayan bir kadere" teslim edilmesini, bunun asla "Allah'ın işi", "kaderin oyunu", "tabiatın kanunu", "demokrasinin gereği" olamayacağını, kulun, insanoğlunun bununla mücadele edebileceğini; Bebeklerin, çocukların; karaborsaya düşmeyen ilaçlar normal anormal fiyattan da alınamadığı; et, süt, protein, sebze, meyve vesaire zaten güçsüzlüğe mahkum birçok minik bedene yeterli ulaşamadığı için ölebildiğini; Ölmeyen bebelerden de yüzbinlerce "bağışıklık sistemi hep yetersiz", bedeni eklem, kas hastalıklarından astıma, ama en vahiminden kansere çok müsait çocuk, genç ve yetişkin çıktığını; Erken yaşlanan, güçten çabuk düşen, kesilen, yaşama sevincini kaybeden binlerce "yaşlı hasta" insana sağlık hizmeti, sosyal güvenlik, bir tatlı huzur filan yetişemediğini; Tartışmıyoruz ki!
"Sistemli şefkatsiz" bir sistemin içinde, perakende acıma, üzülme, kahrolma; bir porsiyon iyilik, bir öğün güzellik hisleriyle doluyoruz çok çok; doluyorsak. Oysa Danimarka Krallığı'nda kökten bir bozukluk, onca iyi insana rağmen "sistemli vicdansızlık", modern acımasızlık ile postmodern umursamazlık ikamet ediyor. "Cehalet"in sebebinin sadece cehalet; yoksulluğun sebebinin sadece yoksulluk, çaresizliğin sebebinin sadece çaresizlik diye gösterildiği; bunu doğal, meşru kabul ettirebilmek, insanları kötülüklerin tek sorumlusunun kendileri olduğuna ikna edebilmek için dillerin, servetlerin, akılların, bilgilerin, kürsülerin, unvanların, makamların, yazıların, dizilerin koşturulduğu yoğun, yaygın, "dipsiz şiddet" bu. "Sistemli insani şiddet"i piyasa, hayat, kader diye müesseseleştiren, müesses nizam kılan, "kolektif vicdan isyanı"na karşı "küstah bağışıklık sistemi" taş duvar olmuş "dipsiz utanmazlık" bu. Bu da mı töre!
|