Git başımdan Mustafa Mutlu
Ali Müfit Gürtuna söyleşisinin yankıları devam ediyor. Önce işin ciddi kısmı. Gazeteci Şükrü Kızılot aradı. Çarşamba günkü yazım için teşekkür etti. (Gürtuna, Kızılot'un da Turkuaz'da olduğunu iddia etmişti.) "Yazılarınızdan olayın gerçek dışı olduğu net olarak anlaşıldı. 'Yalan Rüzgarı' başlığı konuyu çok güzel özetlemiş. Gürtuna ile dostluğum yok. Söyledikleri yalanın ötesinde, ancak ruhsal sorunu olan birinin uyduracağı konular. Bir konferansıma dinleyici olarak geldiğinde, yanıma yaklaşıp kendini tanıtan ve daha önce hayatımda hiç bir araya gelmediğim bu kişi tamamen yalan söylüyor." Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Deniz Ülke Arıboğan da aradı. "Turkuaz Hareketi ile yakından uzaktan ilgim yoktur" dedi. Görülen o ki sayın Gürtuna'nın "Gönlünden geçen isimler" bugün itibariyle gönül dışı. Gelelim işin en eğlenceli boyutuna. Mustafa Mutlu isimli bir gazeteci dünkü yazısında beni Gürtuna röportajımdan ötürü eleştirmiş. Okurlar tanımaz diye açıklayayım, kendisi Vatan yazarıdır. Neymiş efendim, aslında Gürtuna'dan isimleri tek tek almışım da, niye önce öyle yazmamışım, tuzağa düşürmüşüm, tezgah kurmuşum gibi bir sürü komik iddia. Bu arada işin aslını açıklayan kim? Ben. Bir önceki yazısında bu arkadaşa Gürtuna hakkında kalem oynatması için malzeme veren kim? Yine ben. Daha önce hakkımda "Meslektaşım" diye yazan Mustafa Kardeş... Öncelikle sevindim çünkü hakaret etmeden de yazmayı öğrenmişsin. Bu senin için önemli bir aşama. "Gazetecilik buysa ben gazeteci değilim" diyorsun. Yapma o zaman gazetecilik, zorlayan mı var? Bak aramızdaki farkı sana anlatayım. Sen oturup, oradan buradan duyduğun dedikodularla, gizli haber kaynaklarından aldığın sözde müthiş (!) bilgilerle, köşenden önüne gelene saldırırsın. Saldırdığın kişiler seni ciddiye almayınca daha da kızarsın. (Gürtuna ile kaç kez görüşmek istedin örneğin?) Ben ise duyduğum istihbaratı habere çeviririm. İddiaları haberci gözüyle sahibine sorarım, öyle yazı yazarım. Kimseye de boş sallamam, saldırmam! Yazının sonunda beni Hıncal ağabeye şikâyet etmişsin. Sen merak etme biz sık sık görüşüyoruz. Senin hakkında, ben de Selahattin Duman'ı, Güngör Mengi'yi mi göreve çağırmalıyım? Yoksa Sabah yönetimi sana gizli bir ombudsmanlık görevi verdi de ben mi bilmiyorum? Niye kendi kendine böyle bir konuma soyunuyorsun? Kendi gazetenle, haberlerinle uğraşsana. Nedir sendeki bu Sabah kompleksi? Buraya gelme gibi bir derdin, hayalin varsa, orası ayrı tabii! Dün güldürdün beni. Allah da seni güldürsün. O yüzden Ahmet Hakan misali, "Git başımdan Mustafa Mutlu!"
|