Reklamda tabu olmaz
Reklam fotoğrafçılığının tarihini incelemek üzere bir sergi açan Paris Reklam Müzesi, Peter Lindbergh, Nan Goldin, Helmut Newton gibi sanatçıların reklam fotoğraflarını sergiliyor. Görünen o ki artık reklam fotoğrafında tabu yok, şoke etmek yasak değil, yeter ki ürünün adı duyulsun.
Gelmiş geçmiş en çarpıcı reklam fotoğrafları bir arada
Günümüzün en bulaşıcı hastalığı olan tüketim tutkusunun boyutlarını anlayabilmek için, Paris Reklam Müzesi reklam fotoğrafçılığının tarihini inceliyor.
Reklamcılığa ait mesleklerin hiçbirini sanat olarak kabul edenlerden değilim. Neticede yoğurt ya da sabun satmaya yarayan bir görüntünün, sanatsal bir değeri olabileceğine inanmıyorum. Ama reklam sektöründen bol sanatçı çıktığını da kabulleniyorum: Dünyanın her yerinde edebiyatla haşır neşir olan metin yazarları, görsel sanatlarla uğraşan reklam fotoğrafçıları var. İşte hem bu yüzden hem de günümüzün en bulaşıcı hastalığı olan tüketim tutkusunun boyutlarını anlayabilmek için, Paris Reklam Müzesi bugünlerde reklam fotoğrafçılığının tarihini inceliyor. Reklam fotoğrafçılığı aslında, iki dünya savaşı arasında ortaya çıkan bir meslek. Sanayiciler, ilk kez 20'li yıllarda çok sayıda broşür ve katalog basmaya başlıyor ve bunun için de iyi fotoğrafçı seçiyorlar. Bu ilk reklam fotoğrafları açı, çerçeve, ışık seçimleriyle dikkat çekiyor. Zamanla afişlerde de resim yerine fotoğraf kullanılmaya başlanıyor. 50'li yıllarda, savaş sonrası refahla birlikte yeni bir konsept gelişiyor: Ürünü değil, tüketiciyi göstermek, stüdyo fotoğrafçılığından belgesele geçmek. 60'lı yıllara gelindiğinde ise, yepyeni baskı teknikleri, fotoğraf kullanımını iyice geliştiriyor ve artık fotoğrafçılar atmosfer ve duygu yaratmaya yöneliyorlar. 80'ler, reklamcılığın iyice profesyonelleştiği bir dönem olduğundan, star fotoğrafçılar ortaya çıkıyor. Onlar, kendi stillerini yaratarak uluslararası reklam ajanslarının gözbebeği oluveriyorlar. Son 20 yıldır da, çok daha gerçekçi görüntülerin kullanıldığı bir reklam fotoğrafçılığı moda. Ama tabii ki, iletişim biçimleri ve dijital teknoloji baş döndürücü bir hıza ulaştığından, tüketicinin farkında bile olmadığı reklam fotoğrafları, günde binlerce kez görüş alanımıza giriyor.
YETER Kİ ADI DUYULSUN Malum, Sarah Moon, Peter Lindbergh, Nan Goldin, Helmut Newton gibi sıkı sanatçıların reklam fotoğrafları çekmesi, sanatı değilse de, en azından sanatçıyı reklam dünyasına buyur etti. Onlar reklam fotoğrafçılığını sanat olarak değil, siparişle yapılan bir zanaat olarak gördüklerini saklamıyorlar. Artık ürünler 'arzu nesnelerine' dönüştüğünden, reklam da ekonominin en kuvvetli motoru haline geldi. Reklamı ilginç kılmak için her şey mübah. Seks, şiddet, din, politika, açlık, hastalık, uyuşturucu... Fotoğrafçılar, saniyede yüzlerce ürün gören tüketicinin kafasına bir markayı kazıyabilmek için her şeye hazır. Artık reklam fotoğrafında tabu yok. Her türlü 'trash' kavram reklam fotoğraflarına hoş geliyor, sefalar getiriyor. Şoke etmek yasak değil, yeter ki ürünün adı duyulsun! Paris Reklam Müzesi'nin etkinliğinde Sieff, Lutens, Goude, Lariviere, Daniloff gibi reklam fotoğrafçılığının kaderini değiştiren isimlerin işleri var... Daha ayrıntılı bilgi için: Musee de la Publicite (Reklam Müzesi) https://www.museedelapub.org
SEDEF ECER
|