Kafalar çok karışık
Önce TCMB'nin İktisadi Yönelim Anketi'nin ekim ayı sonuçları yayınlandı. Eylüle göre iki önemli değişiklik var. İlki sanayinin genel gidişatı konusunda "iyimser'' olanların sayısının azalması ikincisi ise kapasite kullanım eğiliminin mevsimsellikten arındırılmış halinin "düşecek" diyenlerin lehine dönmüş olması. Aynı olumsuz havayı Reel Kesim Güven Endeksi'nden de yakalıyoruz. İhracat imkanları dahil göstergelerden eylüle göre olumlu gelişme göstereni bulunmuyor. 15 Kasım'da TÜİK'in yayımladığı ekim kapasite kullanım oranlarına ilişkin verilerde ise durum farklı. Sanayide kapasite kullanımı yüksek seyrini ekimde de korumakta. Mevsimsellikten arındırıldığında eylülde yüzde 80.5 olan kapasite kullanım oranının ekimde yüzde 81.1'e çıktığı söyleniyor. Anketleri birbiriyle karşılaştırmak bilimsel olarak doğru bir yaklaşım olmayabilir. Anketler arası ilişkileri gösteren ekonometrik bir çalışma da hatırlamıyorum. Bana göre aynı aya ilişkin çok farklı sonuçlar sanayicideki kafa karışıklığını gösteriyor. Ekonominin geleceğine yönelik artan belirsizlik dünkü gazetelerdeki köşe yazarlarında da yansımasını bulmuş. Ercan Kumcu yerliler satarken yabancıların Hazine kağıdı almasının gerekçesini yerlilerin enflasyondaki sapmanın bedeli olarak düşündükleri faizin daha yüksek olması ile açıklıyor. Yabancıların YTL'nin önümüzdeki günlerde fazla değer yitirmeyeceğine güvendiğini söylüyor. Belki ilk bakışta geçerli nedenler sunuluyor gibi görünebilir. Ancak işin içine, 'forward'lar, opsiyonlar gibi türev işlemlerini de katınca doğal olarak kim yerli, kim yabancı ayırt etmek ve bir yargıya varmak zorlaşıyor. Aynı fiyatlama mantığına; -yerliler Hazine kağıdını enflasyonla, yabancılar dövizle fiyatlıyor,- Erdal Sağlam'da da denk geliyoruz. Yalnız Erdal Sağlam bir adım daha ileri gidiyor ve Londra'daki uluslararası bankacılara atfen bildiriyor ki: "Bankacılar gelen sıcak paranın, iki ay önce Türkiye'de olan sıcak para gibi bile olmadığını, çok daha kısa vadeli geldiğini söyledi. Yani ocak en geç ş ubat gibi şimdi gelen bu sermaye geri dönecek." Ercan'ın ekonomik analiz yeteneğine, Erdal'ın ise doğru haberi bulma ve iletme tecrübesine her zaman güvendim. İkisini üst üste okuyunca bu sefer işin içinden çıkamadım. Biri "Yabancı uzun vadeye geliyor kalıcı" diyor. Öteki "Sıcak paracı. Ocakta bilemedin şubatta gider." Bakalım piyasa hangisini tercih edecek? Diğer yazarlarda da benzer kafa karışıklığı belirtileri gözleniyor. Güngör Uras'ın başlığı, "Bir şeyler bekleniyor. (...Ama ne zaman olacağı belli değil) Sadece başlığı okumakla yetinirseniz direkt en yakındaki markete hücum edip ekmek, un, makarna, pirinç raflarını yağmalarsınız. "Türkiye döviz fiyatında bir düzeltme yapmak zorunda" dedikten sonra, düzeltmenin sert mi, yumuşak mı, kanlı mı, kansız mı olacağı tartışmasına geçiyor. Sonunda hiç düzelmeme ihtimalinin bulunduğuna değiniyor da moralimiz düzeliyor. Mahfi Eğilmez'in başlığı da maazallah "Kriz kapıda mı?" Onun makalesi de cari açık, sermaye girişinin modellenmesi ağırlıklı. Yalnız gerilen AB ile ilişkileri ilave olarak makalesinin içine yuvalamış. Sonu hayırlı "Yani bugünkü görünüm AB zirvesinden çıkacak kararın kriz yaratmayacağı yönünde." Marketten satın aldığınız malları geri vermeye hemen gitmeyin, son kullanma tarihine bir daha bakın. Çünkü yazı şöyle devam ediyor. "Buna karşılık gelecekte bu ince dengeyi sürdürmek bu kadar kolay olmayacak." Asaf Savaş Akat'la Deniz Gökçe ekonomiden umutlarını tamamen kesip suçlu avına çıkmışlar. Asaf Hoca der ki, "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı böyle bir ekonomi mi hedefliyordu?" Nasıl yani? "Sanayisi ve ihracatı kösteklenen, istihdam yaratamayan, enflasyonu tırmanan ve dış dünya ile rekor açık veren bir ekonomi asla güçlü değildir." Pardon hocam bunlar dün mü oldu? Deniz Gökçe de dünkü köşesinde sanki yukarıdaki yazarları önceden okumuş gibi kötüye gidişin sorumlularını keşfetmiş. Kendisi ile ekonomi yönetimi hariç herkes. Kimi ararsan var. Reytingcilerden tut da, banka çalışanlarına, akademisyenlere kadar. Şamardan Bay Stiglitz bile nasibini almış. Yazının havası Erdal Sağlam'ı doğrular nitelikte. Meali ciddi bir sıkıntı beklentisi var ama suçlusu ben değilim. Velet mazbut lakin cemiyet şey... Yazarlar bu kadar moralsiz, kafalar bu kadar karışık olduğuna göre lütfen bir şey sormama izin verin. Mayısta Cumhurbaşkanlığı seçimi mi var? Siz Köşk'te kimi görmeyi istersiniz?
|