|
|
Sıkıntılı bir dönem
AB'nin Kıbrıs ültimatomuna odaklanmış durumdayız ama Amerika'da orta vadeli geleceğimizi daha yakından ilgilendirecek gelişmeler oluyor. Irak Savaşı referandumu olarak geçen seçimlerin ilk zayiatı Savunma Bakanı Rumsfeld oldu. Askerlerin de açıkça istifasını istediği Rumsfeld, seçim sonuçlarının belli olmasının ardından koltuğunu bırakmak zorunda kaldı. Rumsfeld, Amerika'nın savaş sırasında değiştirmek zorunda kaldığı ikinci Savunma Bakanı. Ondan önce 1968'de Robert McNamara Vietnam Savaşı'nın gidişatı nedeniyle koltuğunu bırakmak zorunda kalmıştı. Önceki gece BBC'ye konuşan McNamara, Rumsfeld'le iki-üç gün önce evinde yemek yediklerini ve ayrılmak gibi bir niyeti olmadığını anlattı. Ancak asker ve seçmenin tepkisi Bush'u en sadık dostlarından biriyle yollarını ayırmak zorunda bıraktı. Değişim sadece Savunma Bakanı ile kalmayacak. Amerika'nın Irak politikasında da köklü değişiklikler olması kaçınılmaz. Amerikan halkının bu anlamsız savaşın arkasında olmadığı artık çok açık biçimde ortada. Şimdi asıl soru, Amerika'nın ne zaman ve nasıl çıkacağı? Amerika ayrıldığında geride şimdikinden beter bir kaosun mu egemen olacağı, yoksa gevşek bir federasyon sisteminin mi kurulabileceği? Washington'ın yol haritası ne olursa olsun, Kuzey Irak'taki Kürt devletinin Amerikan koruması altında olacağı açık. Bunun ilk işaretini geçen hafta Newsweek'teki köşesinde Ferid Zekeriya vermişti. Yazar, Amerika'nın Irak'taki üç başarısından biri olarak K.Irak'taki Kürt oluşumunu gösteriyordu. Zekeriya çıkış yolu olarak Kore modelini gösteriyor ve kısmen yenilgi, kısmen zafer kazanıldığını öne sürüp Irak'tan çekilmek ama K.Irak'ta Kore'de olduğu gibi 40-50 bin kişilik bir birlik bırakmayı öneriyordu. New York Times yazarı Thomas Friedman da K.Irak'taki Kürt varlığını olası bir Suriye, İran veya Türkiye saldırısına karşı korumak için bir Amerikan varlığını sürdürme gerekliliğinin altını çiziyordu. Özetle K.Irak'ta uzun yıllar kalacak bir Amerikan varlığıyla bir arada yaşama fikrine alışmamız gerekir. Türkiye'nin kendi kırmızı çizgileri ne olursa olsun, dünyanın bir numaralı gücü tarafından çizilmiş yeni kırmızı çizgiler oluşuyor ve bu çizgilerin orta vadede silinmesinin kolay olmadığı görülüyor. K.Irak'ta bunlar olurken Türkiye, AB'nin de saçma politikaları nedeniyle AB vizyonunu kaybetme tehlikesini yaşıyor. Kürt kökenli yurttaşlarının demokrasi ve reform inancını AB reformları sayesinde diri tutan Türkiye'nin bu vizyonu kaybetmesinin Güneydoğu Sorunu'nu nasıl etkileyebileceği sorulması gereken bir soru. Ancak "K.Irak'ın bir cazibe merkezi olarak varlığını artırarak sürdüreceğini görmek ve geleceğe yönelik politikaları bu gerçeği göz önünde tutarak hazırlamakta yarar var" diyorum.
|