| |
Ana muhalefet partisi AB'dir
Eskiden Fransız okullarındaki Doğu ülkelerinden gelen az başarılı öğrencilerin diplomalarına, "Şark için yeterli" anlamına gelen aşağılayıcı "Bon pour l'orient" tanımlaması eklenirmiş. Bizim AB'ye tam uyum sürecinin de buna benzer bir görüntü içine girmesi ve "Bu kadar Avrupalılık Türkiye için yeterli" diye düşünülmesi tehlikesi ufukta görünmek üzere gibi. Aslında bunun böyle olmasının ana sorumlusu Avrupalılar değil biziz. Çünkü İngiltere için, İsveç için veya İspanya için ortak siyasi kriterler, Türkiye'den de istenince "Bize bu kadarı fazla" demeye başladık. AB üyesi olabilmek için kaçınılmaz gerekler gündeme getirilince "Bunlar ulusal onurumuzla oynuyor" içerikli tepkiler, yoğun biçimde yükselmeye başladı. Bunun bir sebebi, belki de "Çok partili" diye sunulan ama aslında "Tek partili-Çok kanatlı" demokrasimizdir. Tüm partiler bu anlamda aynı çatı altında aynı söylemi farklı lehçelerle telaffuz eden siyasi hizipler gibidir. Kıbrıs konusunda, sivilasker ilişkilerinde, Güneydoğu sorununda, milliyetçiliğin yorumunda, Ermeni meselesinde veya dış dünyaya yaklaşımda, sosyal demokratlarla, muhafazakarların veya ülkücülerin pek bir farkı yoktur.
HEPSİ AYNI Bunlar muhalefette oldukları zaman farklı zannedilen söylemleri seslendirir. Ama iktidara geldikleri anda, birbirlerinden farklı olmadıklarını hemen anlarsınız. Her konuda farklı düşündükleri zannedilen AK Partililerle CHP'liler, örneğin eksikli temsilin aracı olan "Yüzde 10 barajı" konusunda bile ittifak halinde değiller mi? Bu açıdan bakmayı denerseniz, Türkiye'deki en ciddi ve gerçekten farklı siyasi söyleme sahip tek "Muhalefet" AB'dir. Bugünkü AK Parti iktidarının açmazı da, "Gerçek muhalefet" AB ile "Sözde muhalefet" CHP'nin arasında sıkışıp kalmış olmasıdır. Türkiye gibi her çeşit sosyal adaletsizliğin, hukuk dışılığın, çağdışılığın söz konusu edilebileceği bir ülke olan Türkiye'de, hem muhalefet olup, hem de her konuda "Kökten devletçi" olunur mu? Ama CHP böyle. Anayasa değiştirecek çoğunluğa sahip bir iktidar olup, hemen her konuda hem CHP'den hem de devlet bürokrasisinden bu kadar ürkülür mü? Ama AK Parti de böyle. İşte bu noktada gerçek muhalefet olan AB "Bu düzen değişecek" içerikli kriterleri, ilerleme raporlarını, uyarıları gündeme getirdikçe, aslında hepsi birbirinin uzantısı olan birbirinden farksız partiler "Bu kadar Avrupalılık bize yeter. Bu kadar uyum Türkiye için fazla bile" diye bir ağızdan tepkilerini seslendiriyor. Bunun genel kamuoyuna yansıması ise, "Bu Avrupalılar zaten bizi bölmek istiyor" şeklinde oluyor.
GÜNAHSIZ HAMİLELİK Zaten eğitim ve kamuoyu bilinçlendirme modelinde tartışmasız ezberciliği seçmişiz. Bu eğitim modelinde biz Türkler her konuda haklı ve mazlumuz. Batı ise, bizi hep yok etmeye çalışmış. Ve derken 1923'te her şeyi sıfırdan başlatmış ve geçmişi silmişiz. Halil Berktay bu tarih anlayışımızı, Hz. Meryem'in "Günahsız hamilelik" (Immaculate Conception) inancına benzetmişti BBC'nin editörü Mark Mardell'le yaptığı söyleşide. Şimdi AB kimi Osmanlı'dan, kimi Cumhuriyet'ten kaynaklanan eksikleri ve aksaklıkları gündeme getirip tam uyum isteyince de, genlerimizdeki tüm bilgilerle, içinde bulunduğumuz düzen için "Bon pour la Turquie" diyoruz. Hatırlayın DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın Güneydoğu sorununa "Diğerleri"nden farklı bir yaklaşımı seslendirdiğinde kopan kıyameti. Herhangi bir partinin Kıbrıs'ta çözüm konusunda diğerlerinden veya "Devlet"ten farklı çözüm önerse ne kıyametler kopacağını buna bakıp hesap edebilirsiniz. Sonuçta ne oluyor? Kıbrıs'ta da BM ile AB arasında sıkışıp kalıyorsunuz. Neticede BM de, AB de, Kıbrıslı Rumları tanıyor, KKTC'yi tanımıyor. Neyse şu anda ABD de bizim gibi... Muhalefetteki Demokratlar, Cumhuriyetçi Bush'un Irak politikasına karşı oldukları için ara seçimleri kazandı. Ama onların da Irak için, Bush'unkinden farklı bir politikaları yok.
|