| |
5 hafta mı, 1 yıl mı?
O ünlü kavramla sorarsak, AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi, "Türkiye'nin hazmetme kapasitesi"ni aşıyor mu?" Bazı zorlamaları (örneğin Romanlar'ı azınlık statüsüne sokma çabası) ve bazı konularda tutum sertleşmesini (örneğin Güneydoğu ya da Kürt sorununda geçen yıla göre daha kapsamlı ve çok daha eleştirel yaklaşım tercih edilmesi) bir yana bırakırsak, soruya yanıtımız "Hayır" olacak. Çünkü; * Asker-sivil ilişkilerinden TCK'nın 301'inci maddesine, azınlıkların dini özgürlüklerinden yargı bağımsızlığına kadar tüm sorunlu konularda tahminlere uygun değerlendirmelerle yetinildi. * AB Komisyonu Türkiye'yi masadan kaçırmak için ellerinden geleni artlarına koymayan sorumsuz, popülist, cahil Avrupalı politikacıların dolduruşuna gelmedi. Genişleme komiseri Olli Rehn'in sağduyulu yaklaşımı rapora damgasını vurdu. * Limanlar-izolasyonlar konusunda, yine beklendiği gibi, 5 haftalık ek süre tanıdı. Hem Türkiye'ye, hem Rumlar'a, hem de AB dönem başkanı Finlandiya'ya. Finlandiya da hemen yeni bir "Son dakika" önerisini çantasından çıkarıverdi. Henüz kağıda dökülmemekle birlikte bu öneri, masaya gelmeden yırtılan bir öncekine göre, daha "Ehven-i şer": Maraş'ın içinde Rumlar'ın da olduğu AB'ye değil, BM Barış Gücü'ne devredilmesini, iskana açılmamasını öngörüyor. Bu ödüne veya jeste karşılık Magosa'nın 2 yıllığına ticarete açılmasını, Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün AB Komisyonu'nca yönetilmesini teklif ediyor. Türkiye'den ise limanlarını ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açma konusunda "İlerleme göstermesini" istiyor.
Donan sürecin askıları Finlandiya'nın "Makul" gibi görünen bu önerisi bir uzlaşma zemini olabilir mi? Zor. Birçok açıdan: * Tarafları belirlemiyor: İlk öneride olduğu gibi Türkiye, Rum yönetimi ve KKTC üçlüsüyle çalışırsa olmaz. Ya Rum yönetimiKKTC arasında çözüm aramalı ya da dörtlü toplantıyla, Türkiye'nin yanı sıra Yunanistan'ı da dahil ederek. * Kıbrıs sorununun toptan çözümünde müzakere edilmesi gereken Maraş'ı Türkiye'nin AB yolculuğunda bir virajı almasına karşılık koparıyor. * Rum lider Papadopulos'un Kıbrıs sorununu meşru zemini olan BM'den AB'ye kaydırma girişimine kapıyı kapatmıyor. * Kıbrıs'la ilgili diğer konuların (asker çekilmesinden Rum yönetimiyle diplomatik ilişki kurulması talebine kadar) müzakere sürecinde kesinlikle Türkiye'nin önüne getirilmeyeceği güvencesi içermiyor. Raporun açıklanmasından sonra gerek AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso, gerekse Olli Rehn, önümüzdeki 5 haftada Kıbrıs'la ilgili gelişme olmazsa, 14-15 Aralık'ta toplanacak AB Konseyi'ne (liderler zirvesi) bazı tavsiyelerde bulunacaklarını açıkladılar. Bu, en az 3, en çok 8 başlığın müzakeresinin askıya alınması anlamına geliyor. İyi ama zaten müzakereler fiilen durmadı mı? Hatırlayın; yılın ilk yarısındaki dönem başkanı Avusturya "En az 2 başlığı görüşmeye açıp sonuçlandıracağını" söylemişti. Göstermelik bir başlıkta (Bilim ve Araştırma) kaldı. İkinci yarının dönem başkanı Finlandiya da "En az 2 başlığı sonuçlandırmayı" öngörüyordu. Hiçbiri açılmadı. Hem de 4 başlık görüşmeye hazır olmasına rağmen. Neden? Çünkü Avusturya, Fransa, Rum yönetimi çeşitli talepler (siyasal) öne sürerek engelliyor. Görünen o ki, Türkiye'de ve AB anayasasını reddeden iki ülkede, Fransa ve Hollanda'da seçimler yapılıncaya kadar AB yolculuğunda ciddi bir ilerleme olmayacak. Bir başka deyişle, bir yılımız istasyonda beklemekle geçecek.
|