|
|
Petrol savaşları
Türkiye'de bir süredir sıradan okurun fark etmediği bir petrol savaşı yaşanıyor. Savaşın nedeni, Enerji Kurulu'nun hemen tüm şirketlere kestiği kaçak akaryakıt satma cezası. Doğal olarak her şirket büyüklüğüne göre cezadan nasibini almış. Cezadan nasibini en yüksek oranda alanlar arasında bir medya kuruluşunun sahip olduğu bir şirket de var. Ülkede gazetecilikle başka işler uzun süredir birbirine karıştırıldığı için bu medya kuruluşunun son dönemde yaptığı habercilik tartışma konusu oluyor. Geçen hafta ortaya çıkan Yimpaş haberleri böyle bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Muhafazakar kimi gazeteler bu haberlerin petrol şirketlerine kesilen cezalardan ötürü kasıtlı olarak yapıldığını, hükümete irtica yoluyla gözdağı verilmek istendiğini ileri sürdü. Cezalar yola çıktığı, artık şirketlerin bunları ödemekten başka yolu kalmadığı için bu iddialar geride kaldı gibi görünüyor. Ancak burada üzerinde durulması gereken asıl konu, gazetecilikle işadamlığı çizgisinin flulaşmasının sonuçları. Hem gazete yöneticisi, hem TÜSİAD üyesi olursanız, gazetecilik reflekslerinizin patrondan yana çalışması kaçınılmaz oluyor. Günü geldiğinde Bülent Ersoy'u (bankanın hisselerini alma dönemi), günü geldiğinde Erdal İnönü'nün yalısına hacizi (CHP'ye rakip parti kurma arifesinde) manşet yaparsanız, yaptığınız her haber kuşkuyla karşılanır. Dönüp şöyle bir geçmişinize bakmadan sadece bugün yapılan eleştirileri yanıtlamaya kalkarsanız yanlış yaparsınız. Çünkü tartışılan aslında sadece bugün yaptığınız gazetecilik değildir, bugüne kadar yaptığınız gazeteciliktir, 10 yılların bilançosudur sorgulanan. Evet hükümetin her konunun arkasında bir komplo teorisi araması çok doğru bir tavır değildir ama sizin bugüne koyduğunuz tavır insanları paranoid yapmaya elverişlidir açıkçası. Üstelik eğer, son dönemde gündeme getirilen haberlerin asıl amacı cezaları erteletmek idiyse, bu sefer büyük bir başarısızlık yaşadığınızı kabul edin. Yaptığınız haberler cezaları gündeme getirdi ve 300-500 milyon YTL'lik cezaların tahsilinden başka yol kalmadı. Eğer siyasi iktidar bu cezaları iddia ettiği gibi bu hafta içinde tahsil etmezse aynı komplo teorilerinin muhatabı olacak, çıkarı uğruna büyük medyaya kıyak yapmakla suçlanacaktır. Bütün bunlar bizim yaptığımız işi tartışmalı hale getiren, saygınlığını, inanılırlığını, güvenilirliğini azaltan gelişmeler. Bugünün dünyasında gazete patronunun medya dışında işi olmamasını talep etmek gerçekçi değil. Çünkü artık gazete patronu değil söz konusu olan, bir medya patronu gündemde. Ancak bu patrondan mesleğin saygınlığına gölge düşürücü girişimlerde bulunmamasını beklemek hakkımız diye düşünüyorum. Gazetelerin silah olduğu bir ortamda, başkaları kendilerine karşısilah bulmakta gecikmez çünkü. Tıpkı tanka karşı, tanksavarın çıkması gibi. Sonuçta herkes yara alır ama sağlık durumu zaten zayıf olan mesleğin ayakta kalma şansı bu gidişatla giderek azalır.
|