Başbakanın şekeri yayınlanmalı mı?
* Bir gazetede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'gizli şeker'inin olduğu öne sürüldü ve yapılan kan tahlilinin sonuçları birinci sayfadan yayımlandı. Bu haberleri hasta hakları açısından doğru buluyor musunuz? Aslında Türk kamuoyu olarak bu tür haberlere alışığız. Sayın Bülent Ecevit'in hastalığıyla ilgili spekülasyonlar daha hafızalardan silinmeden, bu kez Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın rahatsızlığıyla ilgili söylentiler aldı başını gidiyor. Başbakanın tahlil sonuçları, gazete manşetlerinden deşifre oluyor. Bir taraftan, toplumun, Başbakanın hastalığını merak ettiği ve bununla ilgili bilgi edinme ihtiyacının olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Gazetecinin görevi de, bu talebi karşılamaktır. Diğer taraftan, hastanın izni olmaksızın, hastalığıyla ilgili bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılması, hem etik değildir, hem de yasal olarak bir suçtur. TCK'nın 134-137. maddeleri özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna 6 ay-2 yıl hapis öngörüyor. Hele, memurun yetkisini kötüye kullanması ile belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanarak bu suç işlenirse, 9 ay-3 yıl hapis istenebiliyor. Yani sağlık çalışanları, meslekleri gereği kolayca ulaşabildikleri hastalara ait bilgi ve belgeleri (örneğin kan şekeri değerini), hastanın izni olmaksızın başkalarıyla paylaşırlarsa, söz konusu kanunun ağırlaştırılmış hükmü içerisine giren bir suç olur. Bu iki uç arasında olayı nereye yerleştirmemiz gerektiği ise çok açık değil. Sanırım asıl sorumluluk, bu bilgileri basına sızdıran kişilerde. Gazetecinin kendisine ulaşan böyle bir veriyi kullanmaması, çok güçlü bir ilkesel direnç gerektiriyor. Bu bakımdan Başbakanı tedavi eden kurumun, sorumluluğunun gereğine yakışır tarzda özeleştiri yapması lazım. Hasta hakları savunucusu bir hekim olarak, Ecevit'in yoğun bakımdaki fotoğrafının yayınlanmasına karşı çıktığım 9 Haziran 2006 tarihli GÜNAYDIN'daki yazımda belirttiğim gerekçelerle; Başbakan Erdoğan'a yapılanların da doğru olmadığını düşünüyorum. Hasta haklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası tüm uygulamalar; hastaların, hastalıkları, teşhis ve tedavileriyle ilgili bilgi ve belgelerin, hastanın tıbbi bakımıyla, teşhis ve tedavisiyle doğrudan ilgili olmayan üçüncü kişilerden, hastanın izni olmaksızın gizlenmesi gerektiğini söyler. Hastalığıyla ilgili bilgiler, üçüncü kişiler tarafından hasta aleyhine kullanılabilir. Onun sosyal statüsünü, ekonomik durumunu, iş ve özel yaşamını, politik geleceğini etkileyebilir. Bu bakımdan, herhangi bir hastaya tanınan bu hak, bir Başbakan'dan esirgenmemeli. Ancak, Başbakan sıradan bir hasta gibi değil. Başbakan'ın hastalığı hakkında toplum bilgi edinmek ister. Bu gibi durumlarda, Başbakanlık Basın Bürosu, Başbakan ve ailesinin iznini alarak, kamuoyuna hızlı ve doğru bilgi akışı sağlamalıdır. Bilgilendirme yeteri ölçüde dinamik yapılırsa, spekülasyonlara mahal kalmaz.
Prof. Dr. Tevfik Özlü
|