|
|
Ayıp bir şey yapmadık ki!..
Ve Super Lady nihayet bitti... "Nihayet" diyorum, çünkü hayatımda ilk kez yapımcısı ile yayıncısının bitmesi için gün saydığı bir yarışmanın ortasında kaldım. Hataları sıralamaya gerek yok. Yarışmanın, belirlenen tarihten üç hafta önce başlatılması, zincirleme reaksiyonu tetikledi. Seçimler yeterince doğru yapılamamıştı. Çünkü süre yoktu. Konsept de doğru konumlandırılamadı. Ben olsam varoşlardan komşu kızlarını, köylerden eli yüzü düzgün şalvarlı "Hatçe"leri toplar, üç buçuk aylık inanılmaz değişim sonrasında hem onları, hem de ekran karşısındakileri şaşırtırdım. Oysa bizim karşımıza gelenlerin çoğunluğu Nişantaşı'nda seke seke gezerken görmeye alışkın olduğumuz türden kızlardı. Biz onların hep dans performanslarını izleyip, yorumlamak zorunda kaldık. Oysa bir hafta kendi özel yeteneklerini (resim, tiyatro, el işi, ziyafet masası hazırlama v.s.) sergileseler, diğer hafta 2 dakika içinde sahnede kendi makyajlarını yapsalar ve biz de bu performansları değerlendirsek daha iyi olmaz mıydı? Olurdu tabii... planlamışlardı. Ama giderek geç saate sarkan yayın, Hıncal Uluç'un haklı nedenlerle ayrılması, düşük reytingler ve genel memnuniyetsizlik moralleri bozdu. Yarışmacılar dahil herkes "Bitse de gitsek" havasına büründü. Ayrıca yarışmanın ramazan ayına denk gelmesi de görsel açıdan fantezi içermesi gereken bir yarışmanın elini kolunu bağlayıverdi. İnsanların sahura kalkabilmek için erkenden yattığı günlerde saat 01.00'de başlayan bir yarışmayı izletmek de mümkün olmadı tabii... Kısaca; güzel bir proje, yayıncı ve yapımcı tarafından hor kullanıldığı için çöpe gitti... Umarım bu, ilgili herkes için önemli bir tecrübe olmuştur. Ama kendimi hiç de "boşa kürek çekmiş" gibi hissetmedim. Yarışmaya dahil olduğum son dört hafta, jüri üyesi ve eğitmen arkadaşlarımla birlikte "suya bir deniz yıldızı daha atabilmek için" çırpınıp, durdum. playboy tavlayıp, cip sahibi olmak sayıldığı, kültürün mantar yetiştirmek için kullanılan bir yöntemden ibaret sanıldığı şu günlere inatla direnmeye çalıştım. Kızlardaki muhteşem değişimi gururla izledim. Gönlümden Gizem geçiyordu ama Ebru'- nun birinciliğine de itirazım yok. Bu yarışma hiçbir işe yaramasa da, "hanımefendilik, nezaket, zarafet, saygı" gibi unutulmaya yüz tutan değerleri yeniden aklımıza getirdi. Az mı? Haftalar boyu gece yarıları stüdyoya girip, sabaha karşı çıktık. Super Lady pornografik bir yayın gibi bu saatlere ötelenmişti. Sanki çocukların, gençlerin görmemesi gereken çok ayıp bir şey yapıyorduk... Son tahlilde, gözümde şöyle bir enstantane canlanıyor: Biz, dört jüri üyesi, jüri masasının arkasında ayaktayız. Bir elimizle gözlerimizi kapatıp, diğeriyle zafer işareti yapıyoruz: "Evet biz yaptık... Pişman değiliz... Yine yaparız!.."
|