İngiltere'de yayımlanan haftalık ekonomi ve siyaset dergisi The Economist, batının Türkiye'yi kaybedebileceği uyarısında bulunurken, ''bozulan ilişkileri düzeltmek için çaba gerektiğini'' vurguladı.
Batı ile Türkiye arasındaki ilişkilerin her zaman güçlüklerle dolu olduğu belirtilen The Economist'in analizinde, yükselen Müslüman Osmanlı İmparatorluğu ile gerileyen Hıristiyan gücü Bizans arasındaki yüzyıllar öncesine dayanan düşmanlığın, halen batıyla Türkiye ilişkilerini gölgelediği kaydedildi.
Bu çerçevede Papa'nın sözleriyle ilişkilerin gerilmesinin şaşılacak tarafı bulunmadığına işaret edilen analizde, Türkiye'nin AB ile olduğu gibi ABD ile ilişkilerinin de eş zamanlı olarak bozulduğu savunuldu. ''Burada endişe verici olan, bu ilişkilerin her zamankinden çok önem taşıdığı bir dönemde, eş zamanlı olarak bozulmasıdır'' denilen analizde, Türkiye'nin Avrupa ve Amerika için coğrafi açıdan büyük önem taşıdığı vurgulandı.
Türkiye'nin
coğrafi olarak AB ile Kafkaslar, İran, Irak ve Suriye arasındaki köprü olduğu hatırlatılan yazıda, ülkenin ekonomik önemine de dikkat çekilirken, Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir ve nüfustaki hızlı artışa işaret edildi. Analizde, bu unsurların Türkiye'yi önemli bir ticari ve yatırım ortağı haline getirdiği anlatıldı.
Türkiye'nin, ABD'den sonra NATO'nun en büyük ordusuyla askeri açıdan da önemli olduğu belirtilen yazıda, Türkiye'nin nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan demokratik ve laik bir Cumhuriyet olarak batı tarafından en çok desteklenmesi gereken ülke durumunda bulunduğuna dikkat çekildi.
Türkiye ile ABD ilişkilerinin 2003 martında Türk Parlamentosunun aldığı Irak kararıyla gerilemeye başladığı belirtilen analizde, şu anda terör örgütü PKK'nın durdurulması için hiçbir şey yapılmamasından şikayet eden Türkiye'nin de ABD'ye kızgın olduğu hatırlatıldı.
KÜÇÜK BİR OLUMSUZ HAREKET BİLE TEHLİKE YARATIR
Türkiye'de kamuoyunda da bir ABD düşmanlığının başgösterdiği öne sürülen The Economist'in analizinde, sokaktaki Türk vatandaşının Avrupa'ya karşı da daha olumsuz duygular beslemeye başladığı yazıldı.
AB ile müzakerelerin başlamasından sonra, sürecin sancı verecek kadar ağır ilerlediği belirtilen analizde, geçen iki yılda Fransa, Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde siyasi liderlerin Türkiye'nin AB üyeliğine açıkça karşı çıktığı hatırlatıldı. Şimdi de Brüksel'in Türkiye'yi Rumlara liman ve havaalanlarının açılmaması halinde müzakereleri askıya almakla tehdit ettiğine işaret edilen yazıda, ''böyle bir iklimde, küçük bir olumsuz hareket bile zarar verici olabilir'' uyarısında bulunuldu.
Bu çerçevede Fransız Meclisinin onayladığı sözde Ermeni soykırımının inkarının suç sayılmasına ilişkin teklife de değinilen The Economist'in analizinde, ''yasa asla yürürlüğe giremeyecek olsa bile, bu durum Türkiye'de büyük bir fırtınaya yol açtı'' hatırlatmasında bulunuldu.
Yazının son bölümünde, Avrupa ve ABD'ye Türkiye karşıtı görüşlerin ortaya konulmasından vazgeçilmesi çağrısında da bulunuldu. Analizde AB'den, müzakerelere, sonuçları hakkında peşin hükümler verilmeksizin devam etmeleri istenirken, dönem başkanı Finlandiya'nın müzakerelerin çökmesine engel olabilmek adına ortaya koyduğu Kıbrıs konusundaki çabalara da destek verilmesi çağrısı yapıldı. The Economist'in analizinde ayrıca, ABD ve Avrupa'nın, eğer kaybetmek istemiyorlarsa Türkiye'ye gelecek günlerde daha çok dikkat harcaması tavsiye edildi.
''SIKINTILAR ASIL GELECEKTE''
Dergide yer alan bir başka makalede de ''Sıkıntılar asıl gelecekte'' başlığı kullanılırken, Türkiye'nin AB ve ABD ile ilişkilerinde ciddi sıkıntıların gelecek günlerde ortaya çıkabileceği iddiasına yer verildi.
Bu noktada Kıbrıs meselesinin taşıdığı potansiyele dikkat çekilen makalede, sıkıntının AB'nin Türkiye'nin Rumlara liman ve havaalanlarını açması, Türkiye'nin de Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması isteklerinden kaynaklandığı bildirildi. Makalede, tartışmanın yıl sonuna kadar sonuca bağlanamaması halinde, AB müzakere sürecinin kesintiye uğrayabileceği iddiasına da yer verildi.
Türk yetkililerin özel görüşmelerde, bir anlaşma sağlanmasının tek yolunun KKTC'nin ticari uçuşlara açılmasının sağlanması olduğunu belirttikleri iddiasına yer verilen yazıda, bunun KKTC'nin ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmasının tek yolu olarak görüldüğü bildirildi. Makalede, Rumlarınsa bunu tanınma şartına bağladıklarına işaret edildi.
Kıbrıs konusunda bir son dakika mucizesi olmadıkça, en büyük umudun müzakerelerin Rumları doğrudan etkilemeyen bölüm başlıkları altında yürütülmesi olduğuna da işaret edilen makalede, burada her bölüm başlığı açılırken Rumları veto kullanmamaları yolunda ikna etmenin bir güçlük yaratabileceği belirtildi.Dergi bugünkü sayısında ayrıca, Orhan Pamuk'un aldığı Nobel Edebiyat Ödülü ve buna ilişkin tartışmalarla sözde Ermeni soykırımı konusunda iki ayrı makaleye daha yer verdi.