|
|
|
"Üyelik 3-4 yılı alırdı"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinin siyasetten bağımsız teknik bir süreç olmadığına dikkati çekerken, "Eğer tam üyelik teknik bir süreç olsaydı, Türkiye'nin üyeliği üç-dört yıl alırdı'' dedi.
Babacan, İngiltere'nin en saygın eğitim kurumlarından biri olan London School of Economics'te (LSE), Financial Times gazetesi ve LSE Avrupa Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkiye'deki ekonomik durumu ve AB süreci hakkında bir konferans verdi.
LSE'nin entelektüel tartışmaların odağında bir eğitim kurumu olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin son günlerin en popüler konusu olduğuna dikkat çekti. Babacan, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin uzun bir tarihe dayanmasının müzakere sürecinin birden bire ortaya çıkmadığının göstergesi olduğunu, sürecin uzun bir hazırlık dönemine dayandığını belirtti.
Süreci
değerlendirirken, "Türkiye neden AB'ye katılmak istiyor?" ve "Türkiye'nin AB'ye katacağı nesi var?" gibi soruların yanıtlanması gerektiğini belirten Babacan, Türkiye'de modernizasyon hareketinin Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana sürmekte olduğunu vurguladı. Türkiye'nin modern dünyaya entegrasyon hedefinden bir an bile vazgeçmediğini anlatan Babacan, 50 yıldan uzun süredir devam eden entegrasyon sürecinin özgürlük, demokrasi, temel haklar ve hukukun üstünlüğüne dayandığını kaydetti.
Babacan, genişlemenin, barış, ortak pazar ve özgürlüklerin sağlanması açısından Avrupa'nın ortaya koyduğu en büyük başarılardan biri olduğunu, Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlanmasının da AB açısından tarihi bir adım olduğunu ifade etti. Bu adımın AB'nin sınırlarının çok ötesinden hissedilebilen olumlu etkilerine dikkati çeken Babacan, Türkiye'nin gelecekteki üyeliğinin ortak değerlerin hakim kılınması açısından önem taşıdığını söyledi.
"ZOR, UZUN VE SANCILI OLACAK"
Babacan, Türkiye'nin müzakerelerin zor, uzun ve sancılı bir süreç teşkil edeceğini bildiğini belirtirken, Türkiye'nin nüfusu, ekonomik yapısı ve kültürel farklılıkları yüzünden diğer adaylardan farklı taleplere hedef olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin AB'ye katacak pek çok şeyi bulunduğunu, AB'nin küresel aktör rolünü güçlendireceğini belirten Babacan, "AB küresel sahnede ana oyunculardan biri olmak istiyorsa, bu hedefini Türkiye'nin yardımıyla daha kolay gerçekleştirebilecektir" dedi.
Babacan, Türkiye'nin ayrıca AB'ye Orta Doğu'da istikrarın, Balkanlar'da, Orta Asya'da, Orta Doğu'da ve Kafkaslar'da refahın artırılması konularında yardımcı olabileceğini de vurguladı. NATO'nun en büyük tehdidi oluşturduğuna inandığı 15 noktadan 12'sinin ya Türkiye'nin bulunduğu ya da Türkiye'nin kültürel ve tarihi bağlara sahip olduğu bölgede bulunduğunu hatırlatan Babacan, "AB bunları Türkiye olmadan başaramaz demek istemiyorum, ancak bu hedefler Türkiye'nin yardımıyla çok daha kolay gerçekleştirilebilir" dedi.
Türkiye'nin nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman, ancak laik bir ülke olduğuna işaret eden Başmüzakereci Babacan, laikliğin sadece Türkiye'nin anayasasına konulmuş ve unutulmuş bir ilke olmadığını, Türkiye'de halkın sahip çıkarak içine sindirdiği bir ilke olduğunu da vurguladı. Ali Babacan, Türkiye'de demokratik kurumların en azından bazı AB üyesi ülkelerde olduğundan daha düzgün işlediğini kaydetti.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin İslam dünyasında eşsiz bir örnek teşkil ettiğini belirtti ve Türkiye'nin tam üyeliğinin İslam dünyasına "İslam ile demokrasinin birbiriyle uyumsuz olmadığına dair önemli bir mesaj niteliği" taşıyacağını söyledi.
Ali Babacan, Türkiye'nin AB üyesi olmasıyla Birliğin ortak dış politikası ve güvenliğine daha güçlü destekler sunabileceğini de belirtirken, "Askeri alandaki deneyim ve kapasitesiyle Türkiye AB'nin türesel arenadaki ağırlığını da artıracaktır" dedi.
Türkiye'nin tam üyesi olduğu AB'nin sesinin daha güçlü çıkacağını, dünyanın daha güvenli bir yer haline geleceğini belirten Babacan, terörizme de büyük bir darbe vurulmuş olacağına işaret etti.
|