|
|
Avukat Yusuf Akın Kerinçsiz'e karşı
Her düşünce akımı içinde hoşgörüsüz, aykırı sesi yasayla susturmaya çalışan insanlar çıkar. Çıkması doğaldır. Türkiye'nin AB yolunda attığı adımlardan huzursuz olan, tarihe yönelik her tartışmayı Türklüğe karşı olarak değerlendiren ve önüne gelen herkese dava açan Kemal Kerinçsiz resmi ideolojinin bir sözcüsü olarak davranıyor. Avukat Kerinçsiz kendisine ters gelen, onu rahatsız eden herkesi ve her eylemi dava ederek kendisine bir ün sağladı. Muhafazakar kesim de hoşgörüsüzlükte geri kalmadığını ispat çabası içinde anlaşılan. Vatan gazetesinde dün Devrim Sevimay, Profesör Dr. Muazzez İlmiye Çığ ile konuşmuştu. Atatürkçü çizgiye inancını vurgulayan Çığ, Türkiye'nin önde gelen Sümeroloğu, yani Sümer tarihi uzmanı. Çığ yaptığı araştırmalar sonucu Sümerlerin de Türkler gibi Ortaçağ'dan geldiğini tespit etmiş ve Sümerlerle bizim aramızda kan bağı olabileceğini düşünüyor. Buna gerekçe olarak da iki dil arasındaki benzerlikleri ortaya koyuyor. Mesela Sümerce'de alım Türkçe'de alımlı, bab-baba, es-esmek, gim-kim, gules-güleç, ib-ip, kıya-kıyı, ulu-ulu, kusu-koşu gibi... Profesör Çığ'ın bir başka tespiti daha var. Başörtüsü veya türbanın ilk kez Sümerler devrinde "genel kadınlar" ca kullanıldığını iddia ediyor. Profesör Çığ'a göre, Sümer tapınaklarındaki rahibelerin bir görevi de genç erkekleri cinsel yönden eğitmek. Bunlara "genel kadın" deniliyor. Bu kadınların görevi seks yapmak ama bunlar fahişe değil. Çünkü bu işi para karşılığı yapmıyor. Genel kadın, Sümerlerde her şeyi öğreten bir varlık olarak görülüyor. Bir kısım muhafazakarları kızdıran iddiası da şu: Bu kadınlar diğer rahibelerden ayrılmak için başörtüsü takıyor, oysa sokaktaki fahişeler başörtüsü takamıyor. Çığ'ın deyimiyle bu sadece mabetlerde görevli kadınlara özel bir durum. Şimdi bu Sümerler Milattan Önce 3500 ile 2000 arasında Mezopotamya'da yaşamış. Mezopotamya insanlık tarihindeki yeri nedeniyle bütün bilim adamlarının ilgisini çeken bir bölge. Prof. Çığ da bu halkın tarihiyle ilgilenmiş ve bu bilgisini hem öğrencileriyle, hem de bizimle paylaşmış. Ancak Çığ'ın başörtüsüyle ilgili iddiaları İzmirli Avukat Yusuf Akın'ı rahatsız etmiş. Akın da rahatsız olmakla kalmamış, kalkmış Prof. Çığ aleyhine dava açmış. Çığ'ın yargılandığı madde "Basın yoluyla kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlere hakaret etme." Bilimsel bir çalışmanın dava konusu olması Türkiye'de yeni bir konu değil. İsmail Beşikçi bu nedenle yıllarca hapis yattı. Ancak bu dönemin geride kaldığını sandığımız bir dönemde kendi davasına inanan avukatların edebi eser, bilimsel çalışma demeden önüne gelene dava açması, savcıların da bunları ciddiye alması adaletin saygınlığına gölge düşürüyor. Türkiye kitap yazmanın, fikir açıklamanın, bilimsel çalışma yapmanın suç sayıldığı bir ülke görüntüsüne bürünüyor ve bunu hak etmiyor.
|