|
|
Nerede bu devlet mi nerede bu Türkler mi?
Geçen salı Fransız Ulusal Meclisi'nde görüşülecek sözde Ermeni soykırımı iddialarının inkarını suç sayan teklifin engellenmesi için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile Paris'e gittik. Sonuç, neredeyse belli idi ve öyle de oldu. Olumsuz karar çıktı. Ama, Fransız başkentinde TOBB Başkanı ve beraberindekiler iyi niyetle ellerinden geleni yaptı. Gece yemekte Fransız iş dünyasının ileri gelenleri ile buluşuldu. Fransa Ticaret ve Sanayi Odaları Federasyonu, Fransa İş Konfederasyonu (MEDEF) ve Eurochambres temsilcileri gibi bir araya getirilmesi neredeyse imkansız ağır topların hepsi o gece oradaydı. Ama asıl acı gerçek de burada ortaya çıktı. Çünkü, bu muhteşem birlikteliğin tek mimarı bir Türk değil, kökenleri nedeniyle Türkiye'yi çok seven etkili bir Musevi işadamı idi. Türkiye'nin dostlarını organize edebilme yeteneği güzel ama masada da Fransa'da ağırlığı bulunan ve organizasyonda rol alması gereken bir Türk işadamı nerede? Yok. Ama gayri resmi rakamlara göre, Fransa'da, 500 bine yakın Türk var. Aynı durum Washington'da böyle değil mi? Ne zaman Ermeniler harekete geçse, "Bize yardım edin" diye Musevi lobilerine koşuyoruz. Dışişleri'nden bazı isimlere konuyu sordum. Verdikleri yanıt daha da acı: "Bırak, böyle işler için organize olmayı, yurtdışındaki Türk dernekleri birbirlerinin kuyularını kazıyorlar. Hatta bulundukları ülkede birbirlerine kapatma davaları açıyorlar." İyi niyetle bir şeyler yapmak isteyenler de diğerlerinin kuru gürültüsü arasında kaybolup gidiyor. Ya da bazıları gücü ve etkisi olmasına rağmen, "Bana ne" diyerek uzak duruyor. Dışişleri rakamlarına göre, yurtdışında yaşayan Türk sayısı 4 milyon 800 bin civarında. Bunun 3 milyona yakını AB yolunda Türkiye'ye yapmadığını bırakmayan Almanya'da yaşıyor. Bu kadar nüfusla Almanya'nın korkudan Türkiye'nin en birinci destekçisi olması gerekir. Ama Başbakan Merkel'in "Tam üyelik değil, imtiyazlı ortaklık olsun" lafları ile durum ortada. Maalesef bu iş, Avrupa'daki statlarda, "Avrupaaa, Avrupaaa duy sesimizi. Bu gelen Türklerin ayak sesleri" gibi içi boş naralar atmakla değil, her geçen gün çevremizdeki su seviyesini yükselten Ermeniler gibi organize olmaktan geçiyor.
|