kapat
   
16 Ekim 2006 Pazartesi
 
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ulku Tamer @ SABAH
SMS:
UT yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Türk edebiyatına gecikmiş bir ödül

Dostoyevski (1821-1881), Nobel Edebiyat Ödülü'nü alamazdı elbet. Ama Tolstoy (1828-1910), 1901'de verilmeye başlanan ödülle onurlandırılabilirdi. Savaş ve Barış'ın dev yazarından esirgenen ödülü, başta Winston Churchill olmak üzere, kimler almadı ki...


Orhan Pamuk'un başarısını küçümsemiyorum. Onun bu ödülü hak ettiğine inanıyorum. Nobel'in "su katılmamış bir edebiyat göstergesi" olmadığını belirtmek istiyorum sadece. Önemli olan, daha önce Nazım Hikmet'e, Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya, Yaşar Kemal'e verilmeyen ödülü sonunda bir Türk yazarının alması.


Alfred Nobel, dinamiti icat etmiş İsveçli bir bilim adamıydı. 1895'te imzaladığı vasiyetnamesiyle, 9 milyon doları aşan servetini kendi adını taşıyan bir vakfa bıraktı. Her yıl beş alanda (fizik, kimya, tıp, edebiyat, barış) ödüller verilecek, insanlığa hizmet etmiş kişiler değerlendirilecekti. (1968'de bu dallara ekonomi de eklendi.)
Ödüllerin en ses getireni hep edebiyat oldu. Doğaldı bu. Öteki dallarda başarılı çalışmalar yapanlar belirli çevrelerde tanınırken, edebiyatçılar sadece kendi ülkelerinde değil, başka ülkelerde de yaygın üne sahipti genellikle. Sözgelimi, bir John Steinbeck ödül almadan önce de ünlüydü. (Bir parantez daha açayım burada, Steinbeck'in yalnız Gazap Üzümleri'nin değil, Fareler ve İnsanlar'ının bile, Nobel ödülünden önce ABD'nin kimi eyaletlerinde yasaklandığını, kopyalarının yakıldığını belirteyim.)
Ödüller İkinci Dünya Savaşı nedeniyle iki yıl (1940-1942) verilmedi. Verildiği yıllarda da genellikle tartışıldı. Tartışmalarda önceliği politika aldı. Winston Churchill gibi başka yetenekleri yazarlığının önünde bulunan ya da Soljenitsin gibi Gulag Takımadaları'nda ansızın keşfedilmiş kişilerin ödüle gölge düşürdüğü öne sürüldü. Ödüllendirilen, ama yine politik nedenlerle Nobel'i reddeden Jean-Paul Sartre, tartışmaları "kazananlar" safına da taşıdı.
O arada ilginç şeyler de oldu. Adolf Hitler, 1935'te barış ödülünün "politik düşmanlar" ından birine, Carl von Ossietzky'ye verilmesine kızarak, Alman yurttaşlarının Nobel ödülü almasını yasakladı.


Orhan Pamuk'un ödüllendirilmesinin arkasında sadece siyasal nedenler arayanlar var. Buna katılmıyorum. Bir edebiyatçının kitapları, siyasal nedenlerle 45 dile çevrilmez. Orhan Pamuk iyi bir PR'cı olabilir. Kendine göre "doğru sözler" i "doğru zaman" da söylemiş olabilir. Ama Nobel almak için bunun yeterli olduğuna inanmıyorum. Bırakın bizim okurun ilgisini ya da kimi eleştirmenlerimizin övgüsünü bir yana, kitapları yayımlanınca Batı basınında çıkmış olumlu yazıları düşünün.
Katılmadığım bir şey daha var: Bu ödülün başka ülkelerde Türk edebiyatına ilgiyi büyük ölçüde artırması.
Birazcık belki... Ama Orhan Pamuk Nobel'i aldı diye başka ülkelerin yayıncıları kolları sıvayıp Türk yazarlarını kapışacaklar gibi bir izlenim uyandırılıyor.


Bir anı: Yıllar önce bir sabah erkenden kapım çalındı. Uyandım. Karşımda Doğan Hızlan . O sıralarda Altın Kitaplar'ı yönetiyor. "Günaydın" bile demeden heyecanla sordu: "Sende Kawabata var mı?"
"Kawabata ne ola ki?"
"Japon yazar," dedi Doğan. "Nobel aldığı açıklandı biraz önce."
"Adını ilk duyuyorum," dedim.
Doğan başkalarından Kawabata aramaya gitti. İki hafta sonra da Altın Kitaplar Japon yazarın bir romanını yayımladı.
Ama Kawabata pek ilgi görmedi okurlarımızdan. Ödül, başka Japon yazarlarına ilgimizi de artırmadı.
Imre Kertesz Nobel'le ödüllendirilince Macar edebiyatı birdenbire "patlamadı" dünyada. Başka Macar yazarlar arka arkaya öteki dillere çevrilmedi.
Bu yüzden, ününün yaygınlaşması ve okur sayısının artması bakımından ödülün Orhan Pamuk'a yararlı olacağını, Türk edebiyatı açısından ise abartılmaması gerektiğini düşünüyorum.


Türk edebiyatı, ödülle ilişkili ancak bir biçimde değerlendirilebilir:
Orhan Pamuk, önemli bir edebiyat zincirinin halkasıdır. Arkasında son derece değerli bir Türk edebiyatı kaynağı vardır. Şimdi o kaynağın bir temsilcisi olarak, elbette kendi alınteriyle, hak edilmiş (ve gecikmiş) bir ödülü almıştır.
En doğrusunu Ferit Edgü söyledi galiba:
"Bugün Orhan Pamuk'u eleştirme günü değil, kıvancı paylaşma günüdür."

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 "son yolcunun adı attila ilhan'dı"   / 09-10-2006
 Hayatlarımızı gerçekten değiştirdiler   / 02-10-2006
 Ezgileri Pan'ın flütüyle örülü   / 25-09-2006
 Sonradan "düşünce özgürlüğünün sesi" oldular   / 18-09-2006
 Edgar'ın laneti dünyayı kasıp kavurmuştu   / 11-09-2006
 "Öykünün Mareşali" de emekli oldu   / 04-09-2006
 Düşünce özgürlüğü, seçme özgürlüğünü de kapsıyor   / 28-08-2006
 Fildişi kuleye kapatılan bir halk sanatçısı   / 21-08-2006
 Şahinlerle güvercinleri birlikte uçuran şair   / 14-08-2006
 "Bir başka zaman diliminden mi..."   / 07-08-2006
OKUR TEMSİLCİSİ
Tartışılan ayrılık
Ayrılık ve boşanma haberleri revaçta.
ÜLKÜ TAMER
Türk edebiyatına gecikmiş bir ödül
Dostoyevski...
Dr. ERHAN AFYONCU
Avrupa'ya bakışımız bir kitapla değişti
1683 İkinci...
Tek golle 7 puan
Tek golle 7 puan
Cumartesi G.Saray, dün de F.Bahçe Ankara ekiplerine takıldı. Beşiktaş...
Kimliğini kaybetti
Kimliğini kaybetti
Fenerbahçe, başkentte Ankaraspor önünde ilk yarıda pozisyon vermedi;...
Ne dediğimi biliyorum dağa gideni durduracağım
Frankfurt'ta SABAH'ı gezen DYP lideri, yıllarca silaha karşı meşru...
Ağar'a sürpriz destek
Dışişleri Bakanı Gül, "PKK'lılar düz ovada siyaset yapsın" diyen...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu