| |
|
|
Gür ama acınacak sesler
Nobel Edebiyat Ödülü'nün Orhan Pamuk'a verilmesi turnusol kağıdı etkisi yarattı. Hani laboratuarda bir sıvının, asit mi yoksa baz mı olduğunu anlamak amacıyla, içine turnusol kağıdı sokularak renk değişikliği izlenir ya... Aynı onun gibi: Ver ödülü Pamuk'a, sonra dinle gürültüyü: * Mesela 32'nci Gün programında Mehmet Ali Birand'ın konuklarından biri Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'dü. Pamuk hakkında atıp tutar, "Nobel'i hak etmedi" diye konuşurken kendisine basit bir soru yöneltildi: "Hangi kitaplarını okudunuz?" Cevabı beni hiç şaşırtmadı: "Hiçbirini." Çünkü, "Bu topraklarda bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldü" diyen bir yazarın kitaplarını okumazmış. Sanki Pamuk, 'Cevdet Bey ve Oğulları' ya da 'Beyaz Kale' gibi kitapları yazdığında, ortada bu laf varmış gibi... Tek kitabını dahi okumadığı bir yazarın, ödül alıp alamayacağı hakkında ahkam kesme cüreti! Herhalde bu üstün meziyetine istinaden ATO gibi kocaman bir kuruluşa başkan seçilmiş. * Kakofoniyi oluşturan seslerin, en gür ama aynı zamanda en acınacak haldeki şöyle bağırıyordu: "Türk milletine hakaret eden bu adaaam..." Neymiş hakaret? Malum: Ermeni meselesi. Bu arkadaşların okumaktan haz etmediğini biliyorum. O sebeple; kısa, derli toplu, kolayca okunan bir kitabı önereyim. Sefa Kaplan'ın derlediği "1915'te Ne Oldu?" adlı kitapta Gündüz Aktan'dan Şükrü Elekdağ'a; Taner Akçam'dan Halil Berktay'a, tüm farklı görüşler dile getiriliyor. İşinize gelen 'ölü' sayısını oradan seçebilirsiniz! Mesela, "En iyisini büyüklerimiz bilir" diyenler, bizim Dış İşleri mensuplarının dile getirdiği 300 bini ... "Tarihçiler ne söylüyor" diyenler ise 600 ila 800 bini tercih edebilir. "Tamam ama Ermeniler de Türkleri, Müslümanları kesti" diyenler için de çarpıcı bilgiler var kitapta. * "Nobel Ödülü siyasi amaçla verildi" diyenlere, Avrupa TV'lerini izlemelerini öneririm. Korkmasınlar; yabancı dil bilmeleri şart değil. Çünkü aşina oldukları sahneler görecekler. Pamuk ödülü kazandığında, bu TV'ler adliye önü görüntülerini devreye soktular. Hani mahkeme çıkışında saldırılar olmuştu ya... İşte o sahneler. Eğer bu ödülün verilmesinde siyasi-ideolojik bir yan varsa; o da nedir biliyor musunuz? Orhan Pamuk, "Bir milyon Ermeni öldü" dediği için değil... Böyle konuşan bir yazara, zaten mahkemeye verilmesi yetmezmiş gibi, bir de 'sen' saldırdığın için! * "Peki Orhan Pamuk sadece edebi başarısı sayesinde mi ödülü kazandı" diye soracaklar olacaktır. Hayır. Elbette değil. Pamuk uzun yıllardır Batı'nın en etkin edebiyat menajerleriyle çalışıyor. Bu sayede kitapları çıkar çıkmaz yabancı dillere çevriliyor. Konuşmalar, söyleşiler yapıyor. Dergilerde, gazetelerde yer alan, "Bu yaz ne okuyalım" türü haberlerde mutlaka yer alıyor ve kendi tavsiyeleri soruluyor. Yani Pamuk, kitaplarını yazmak için harcadığı zaman ve emeğin daha fazlasını eserlerini tanıtmak için harcıyor. Bu çabaya dudak bükenlere hatırlatalım: 1) Elinde kaliteli bir mal yoksa, ne kadar uğraşsan boş. İyi reklam dandik ürünü, bir kereye mahsus sattırır. 2) Batı'daki diğer yazarlar da böyle çalışıyor. 3) Size de yapın! Tabii becerebilirseniz. * Bir de "Ödül Yaşar Kemal'in hakkıydı" diyen ikiyüzlü kıskançlar var ki... Siyasi açıdan Yaşar Kemal'i mahkemelerde süründüren... Edebi açıdan da, "Sonbahar yaprağını, daldan toprağa üç sayfada düşürüyor" diyen siz değil miydiniz? Pişkinliğin bu kadarı az bulunur.
|