|
|
Tuğçe'nin aklı karışmış!
Televizyonda konuşmuş ama ben izleyemedim... Sonra açıklamalarını okudum. Okudukça kafam karıştı. Çünkü ya Tuğçe Kazaz ne dediğini bilmiyordu ya da arkadaşların yazarken kafaları fena karışmıştı. Başlıklar şöyleydi: 'Dini nikah kıyılması için din değiştirdim.' 'Hıristiyan olmadım.' 'Dini nikah için Hıristiyan oldum.' 'Adım Maria değil, hâlâ Müslümanım.' 'Bütün dinlere inanıyorum.' Siz bu açıklamalardan ne anladınız? Ben bir şey anlamadım! İnsanın kafasının karışık olması böyle bir şey herhalde. Belli ki Tuğçe hâlâ aradığını bulamamış. Herhalde nikahlandığı gün de kafası karışıktı. Onun için gitti kilisede evlendi, onun için boynunda bir haç kolye vardı, onun için vaftiz oldu. (Kilise, Hıristiyan olmayan birinin nikahını kıyar mı bilemiyorum.) Neyse... Tuğçe'nin kafası her zaman karışıktı zaten... Örneğin, Kenan Doğulu ile birlikteyken bir işadamı ile birlikte olmuştu. Paris kaçamağını da millete 'iş gezisi' diye yutturmaya çalışmıştı. Sonra Serdar Bilgili ile birlikte olmuş, onun kucağına oturup hamburger falan yemişti. (Herhalde baba gibi mi, yoksa sevgili gibi mi seveceğine karar verememişti...) Bir dönem Mithat Can'ı çok sevdi, sonra sevmediğine karar verdi. Ondan sonra hayatına çeki düzen vermek için Amerika'ya gitti, oradan da aşık olup geldi. Hatta ailesi onu Amerika'da zannederken o sevgilisiyle Nişantaşı'nda turluyordu ve fotoğrafları çekiliyordu, yayınlanıyordu. "Ailen bu fotoğrafları gördüğünde İstanbul'da olduğunu anlamayacak mı?" sorularını ise "Eskiden çekilmiş fotoğrafları yayınlıyorlar derim" şeklinde yanıtlıyordu... Amerika'da yeni bir hayatı keşfettiğini düşünürken ondan da vazgeçti, gitti Yorgo'ya aşık oldu. Sonuçta ne olduysa oldu. Ortada olamayan tek bir şey var. O da, hep birilerinin bir şeyi olmaya çalışan Tuğçe'nin asla bir şey olamayışı...
|