|
|
Protestanlar soluğu Osmanlı'da almıştı
Avrupa'da Katolik baskısı altındaki Protestanlar, Osmanlı topraklarına sığındı. Ancak Protestanlığın kurucusu Luther "Türk tehlikesi"ni büyüterek dikkatlerin bir anda Katolik baskısından sıyrılıp, Osmanlılar'a çevrilmesi siyasetini güttü.
Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılın ilk yarısında Hıristiyan dünyasındaki yeni dini gelişmeleri yakından takip etti. Osmanlılar, Avrupa'yı böldüğü için Lutheran ve Kalvinistler'i her fırsatta destekledi. Kanuni, 1552'de Protestan Alman prenslerine gönderdiği mektupta, o tarafa bir sefere çıkacağını ancak onların Osmanlı askeri harekatından bir zarar görmeyeceğini söylüyor ve Protestanlar'ı Papa ile Şarlken'e karşı kışkırtıyordu.
SIĞINILAN TOPRAKLAR Avrupa'da Katolik baskısı altında inim inim inleyen Protestanlar, soluğu Osmanlı topraklarında alıyorlardı. Osmanlı hakimiyeti altında bulunan Erdel, yani Transilvanya Kalvinist ve Unitarianlar'ın en önemli sığınağıydı. Binlerce Protestan da Osmanlı Macaristan'ının merkezi Budin'e sığınarak dini inançlarını burada rahatça yaşayabildiler. Nitekim Macar kökenli bir Protestan olan Sigmund Torda, Almanya'daki Protestanlar'ın önde gelenlerinden Philipp Melanchton'a 1545 Aralık'ında yazdığı mektupta, ülkesinde Protestanlığın hızla yayıldığını, bu yüzden de Osmanlılar'ın Macaristan'ı fethetmelerinin Allah'ın bir lütfu olduğunu söylüyordu. Alman prensliklerindeki Protestanlar'a, Osmanlı hakimiyeti altındaki Macar topraklarından, burada rahat bir dini hayat yaşadıklarına dair bunun gibi birçok mektup yazılmıştı. Bu mektuplarda Türkler'in Protestanlar'a, Katolikler'den daha iyi davrandığının anlatılması Protestanlar tarafından Papa taraftarlarına karşı propaganda aracı olarak kullanıldı.
LUTHER'İN UMUDU Protestanlığın kurcusu olan Luther yazılarında ve vaazlarında Türk tehlikesini büyüterek Katolik baskısından kurtulup, dikkatlerin Osmanlılar'a çevrilmesi siyasetini gütmüştü. Bu yüzden 1545'te Kutsal RomaCermen İmparatoru Şarlken ve Avusturya Kralı Ferdinand, Türkler'le barış anlaşması yapmak istediği zaman Luther büyük tepki göstermişti. Nitekim Osmanlılar'la bir senelik ateşkes yapan Habsburglar, ilk iş olarak Protestanlar'ın üzerine yürümüşlerdi. İmparator Şarlken, Türk saldırıları yüzünden Protestanlığın Alman prensliklerinde yayılmasını engelleyemedi. Ayrıca Habsburglar, Osmanlılar'a karşı koyabilmek için Protestan askerlerine ihtiyaç duyuyorlardı. Protestanlar da cepheye asker göndermek için kendi dini düşüncelerinin tanınmasını şart koştular. Osmanlılar'ın, Kutsal RomaCermen İmparatorluğu'na her saldırısı Protestanlığın biraz daha güçlenmesini ve sonunda da 1555'te Augsburg'da tam olarak tanınmasını sağladı. Protestanlığın kurucusu Luther'in Türklerle ilgili birçok yazısı vardır. Osmanlılar'ın Avrupa'da ilerlemeleri üzerine Hıristiyan dünyasında büyük bir korku doğmasına rağmen Luther, savaşın Türkler'den önce Roma'daki Papa'ya karşı yapılmasını istiyordu. Bütün Almanya'da olduğu gibi Luther'de de "Türk umudu" ve "Türk korkusu" iç içeydi. Onur Bilge Kula'nın "Alman Kültüründe Türk İmgesi" isimli kitabında Luther'in Türkler'e ilişkin görüşleri teferruatlı olarak anlatılır.
PAPA DAHA BÜYÜK DÜŞMAN Devamlı olarak Osmanlılar'a karşı savaşılması konusunda Luther'in bir şeyler yazması istenmekteydi. Katolikler her türlü kötülük gibi Türk tehdidinin de Luther'den kaynaklandığını iddia ediyorlardı. Bunun üzerine Martin Luther, "Türkler'e Karşı Savaşa İlişkin" isimli bir kitap yazdı. İlk baskısını Nisan 1529'da yapan kitap, aynı yıl içinde dokuz baskı yaptı. Luther kitabında şöyle diyordu: "Hıristiyanlar, Papa ve yandaşlarının söylediği gibi sadece bedensel olarak Türkler'le savaşmamalıdırlar. Türkler'i Tanrı'nın gazabı ve kırbacı olarak görüp, dua, ağıt ve fedakarlıkla kendilerini korumalıdırlar. Bu öğüdü küçümseyen, Türk'ü de küçümser. Böylelerinin Türk'e ne yapabilecek, görmek isterim. Türkler'e karşı savaşmak isteyenler imparatorun bayrağı altında toplanmalıdırlar. İmparator, Tanrı düzeninin temsilcisi ve ordunun komutanıdır. Böyle bir durumda imparatora bağlılık, Tanrı'ya bağlılıktır. Ayrıca imparator kâfirleri ve Hıristiyanlık düşmanlarını kökünü kazımak istiyorsa, Türkler'e karşı savaşmak yerine ilkin Papa'ya, piskoposlara ve diğer din adamlarına karşı savaş başlatmalıdır. İmparatorluk'ta yeterince dinsizlik ve din düşmanı hareket vardır. Savaşı yalnız Türkler'e karşı değil Papa'ya karşı birlikte düşünmeliyiz. En az Papa kadar dindardırlar. Dört kitaba, peygamberlere inanırlar ve Hazreti İsa ile annesi Hazreti Meryem'i kutsal sayarlar. Fakat Türk kendi peygamberini Hazreti İsa'dan üstün olduğuna ve İsa'nın Tanrı olduğuna inanmaz. Papa eğer Türkler'in gücüne sahip olsa, Osmanlılar'ın yaptığından daha fazla kötülük yapar. Türk'ten Papa'nın tek farkı eline kılıç almasıdır. Papa ve Türk'e karşı savaş birdir. İkisi de aynı günahları işliyor. Türk hâkimiyetini arzulamak en büyük günahlardan biridir. Bu durum gerçek idarecilerine karşı bağlılık yemininin inkârıdır. Cezasız kalamaz. İdarecisini lanetleyip Türkler'e koşanların, Osmanlılar arasında hiçbir zaman vicdan rahatlığı içerisinde yaşayamazlar. Türkler'den kaçıp, gerçek idarecilerine geri dönmedikleri sürece, pişmanlık ve acı duyacaklar. Bedenleri, Türkler'in arasında olacak, ama ruhları hep burayı özleyecek."
|