Bütçenin iki yüzü
2007 ekonomik büyüklükleri şu günlerde belirlenirken 2006 rakamlarında da son düzeltmeler yapılıyor. Bu çerçevede bütçe açığı 13.99 milyar YTL'den 9.2 milyar YTL'ye düşürülmüş. Yani programda öngörülenden daha iyi bir performans çıkmış ortaya ve 5 milyar YTL'ye yakın bir azalma meydana gelmiş. Eğer gerçekleşme de böyle olacaksa 2006 yılı için bütçe açığının programda öngörülen 539.87 milyar YTL'lik milli gelire oranı yüzde 1.70'e iniyor. Daha birkaç yıl önceye kadar bu rakam 10'lu seviyelerde dolaşıyordu. Olaya sadece bütçe açığından bakınca, 1982'den beri en iyi rakamla karşılaştığımızı söylemek mümkün. Üstelik AB'nin bütçe açığının milli gelirin yüzde 3'ünü aşamaz kıstasının da altına inilmiş oluyor. Böyle bir başarıya şapka çıkartılır.
Madalyonun öteki yüzü Ancak keşke merkezi yönetim bütçesi daha şeffaf olsaydı ve geçmişle de karşılaştırılabilseydi. Keşke bütçenin bu durumunun ilerki yıllarda da sürdürülebileceğine güven duyulsaydı. *Böyle bir başarıya karşılık bütçe gelirlerinde bir defaya mahsus özelleştirme gelirlerinin katkısı inkar edilemez. Yani bütçe bir kerelik gelirlerle bu kadar iyi. Dolayısıyla bu gelirlerin gelecek yıllarda devamını sağlamak bir hayli zor olabilir. *Yine sağlık ve yatırım alanlarında olmak üzere bazı harcamaların kısıldığı, hatta bazı harcamaların yapıldığı halde ödemelerin tahakkuk ettirilmediği dikkate alınırsa, bu gelecek yıllara bir yük devri anlamına geliyor. *Merkezi yönetim bütçesi kamuoyunun gözü önünde olduğundan, IMF denetiminde tutulduğundan mali disiplinin en çok önemsendiği yer burası. Buna karşılık KİT'lerin durumu bilinmiyor. Özellikle elektrik fiyatlarına toptan yüzde 24 oranında zam yapılırken bunun perakende fiyatlara yansıtılmaması enflasyon hedefi ve elektriği kullananlar için iyi ama KİT'lerin gelir gider dengesi açısından son derece sakıncalı. Kamu bazı harcamalarını KİT'lerin sırtına yıkmış olabilir. *Bugünkü rakamlar ile 25 yıl önceki rakamlar aynı şeyi ifade etmiyor olabilir. Yani 1980'li yıllarda bütçenin gelirleri ile bugünkü gelirler arasında önemli farklar bulunabilir. Hemen yukarıda bahsettiğimiz özelleştirme gelirleri ana kalemlerden biri. Geçmişte böyle bir gelir yoktu. Geçmişte bütçe gelirlerini daha çok gelir ve kurumlar vergisi oluştururken bugün gelirler dolaylı vergilerden oluşuyor. *Merkezi bütçe bu kadar iyi olmasına karşılık belediyelerin durumunun iyi olmadığını biliyoruz. Sadece Hazine'ye değil, sosyal güvenlik kuruluşlarına, Maliye'ye, bankalara, müteahhitlere ve toplamda piyasaya olan borçlarını bilmiyoruz. İzleyemiyoruz. Bu konuda şeffaflık yok. Belediye gelirlerini artıracak bir yasa değişikliğinin gündeme geliyor olması da gelir yönünden sıkıştıklarının veya gelecek yıl harcamalarını artıracaklarının işareti sayılabilir.
Halı altına süpürme Hükümetin IMF'nin denetiminde ve kamuoyu ile piyasaların gözetiminde bulunduğundan dolayı bütçeyi seçim yılında çok fazla gevşetmeyebilir. Piyasaları bozmamak, bozulan piyasalar ve ekonomiden dolayı seçimde siyasi kayıplar vermemek için. Ama gözönünde olmayan ve verileri bir hayli geriden gelen belediyeler, KİT'ler ve diğer kamu kurumlarından harcama yapılır, seçim ekonomisi uygulanırsa bunu ancak sonraki yıl rakamlarında görürüz. Piyasa o zaman tepki de verse önemi yok. Bu da bizi seçim yatırımlarının ve popülizmin yapılacağı alanlara götürüyor. Sonuçta bunlar da bir kamusal yükümlülük. Zamanla bu yükümlülükler gizlenemeyecek boyuta gelince de, tıpkı 2001 yılındaki gibi, kamu borcunu ve bütçe açıklarını patlatıyor. Büyük patlamaların olmaması için de, biriken enerjinin sık sık küçük patlamalarla açığa çıkarılmasında büyük fayda var.
Sonuç "Bir gözümle görüyorum, öbürüyle inanmıyorum" Yahudi Atasözü
|