|
|
|
|
|
Kusurlu savcıya dava
Avukat Sayman, 'Alman casusu' olduğu iddiasıyla açılan davada "delil bulunamaması" nedeniyle beraat edince, eski DGM savcısı Yüksel'i mahkemeye verdi. Mahkeme davayı reddetti, ancak Sayman hukuki savaşı kazandı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla, delil olmadan dava açan savcı, bedelini ödeyecek.
Yüksek yargı, yeterli delil olmadan ve objektif değerlendirme yapmadan dava açan savcıların cezalandırılması sürecini başlatacak bir karara imza attı. Karara konu olan dava, Nuh Mete Yüksel'in, kapatılan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönemde, aralarında eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman'ın da bulunduğu 15 sanık hakkında, 21 Ekim 2002'de dava açmasıyla başladı. Kamuoyunda "Alman Vakıfları davası" olarak bilinen davanın iddianamesini hazırlayan Savcı Yüksel, "Türkiye'de faaliyet gösteren Alman vakıflarının, Alman dış politikasının en etkili ve en güvenilir maşası olduğunu, faaliyetler incelendiğinde, konunun legal bir casusluk faaliyeti olduğuna ilişkin ciddi belirtiler görüleceğini" öne sürüyordu.
"ALMAN
CASUSU" DAVASI Savcı, Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilcisi Wulf Schonbohm ile yardımcısı Dirk Tröndle, Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Fügen Fatma Uğur, Frederich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi Hans Schumacher, Frederich Neumann Vakfı Türkiye Temsilcisi Wolfgang Sachsenröder, Orient Enstitüsü Başkanı Claus Schönig ile yardımcıları Astrid Menz ve Börte Sagaster, FİAN örgütü Başkanı Petra Sauerland, FİAN temsilcisi Birsel Lemke, eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Bergama köylülerini temsil eden Oktay Konyar, eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın, İzmir Barosu avukatlarından Senih Özay, Lemke ve Konyar'la bağlantılı çalıştığı bildirilen Özcan Durmaz hakkında, "devletin emniyetine karşı gizli anlaşma' suçlamasıyla 8 yıldan 15 yıla kadar ağır hapis istiyordu.
DELİLSİZLİKTEN BERAAT Ankara 1 No'lu DGM'de görülen davada mahkeme heyeti 11 Mart 2003 tarihinde kararını verdi; Alman Vakıfları soruşturması kapsamında haklarında dava açılan 15 kişinin, devletin emniyetine karşı gizli ittifak oluşturduklarına ilişkin aleyhte delil bulunmadığından, oybirliğiyle beraatlerine hükmetti. Duruşmalar sırasında neden suçlandığını sorgulayan Sayman, beraat eder etmez soluğu mahkemede aldı. Sayman kendisini casuslukla itham eden emekli savcı Yüksel'in "yetki sınırlarını açtığı ve kişisel kusuru olduğu" gerekçesiyle, 30 bin YTL'lik manevi tazminat, 500 YTL'lik de maddi tazminat istemiyle dava açtı. Ancak Beyoğlu 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi "Yüksel savcılık görevini yerine getirirken bu işi yapmıştır. Eğer bir kusur varsa, bu kusurun doğurduğu tazmin yükümlülüğü savcının çalıştığı idareye aittir. Bu nedenle dava doğrudan Nuh Mete Yüksel aleyhine açılamaz" diyerek davayı reddetti. Yücel Sayman bunun üzerine "Savcıların soruşturma açma yetkisi var. Ama savcı dava açarken objektif olmak zorunda, insanları zan altında bırakacak haksız ithamlarda bulunmamalı" diyerek Yargıtay'a itiraz etti.
DAVA KİŞİSEL KUSUR İÇİN Sayman'ın itirazını haklı bulan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, mahkemenin davaya bakmasını istedi. Ancak Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında direnince, dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi ve Genel Kurul üyeleri, oy çokluğu ile savcı Yüksel hakkında yargılamanın yapılmasına karar verdi. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin, idare aleyhine dava açabilmesi için, zararın hizmet kusurundan kaynaklanmış olması gerektiğini kaydeden Yargıtay, ancak Sayman'ın "hizmet kusuru değil, savcının kişisel kusurundan dolayı dava açıldığı" iddiasına dikkat çekerek, "Öncelikle bu iddia doğrultusunda mahkemenin delilleri toplayıp değerlendirilmesi gerekir" kararına vardı. Yargıtay böylece yeterli delil olmadan suçlayan savcıların tazminata mahkum edilebilmesinin yolunu açtı.
SONAT BAHAR
|