| |
Tarihimiz 1923'te başlasa bu sorunlar hiç olmazdı ki...
Emel Sayın'ın söylediği, sözleri ve müziği Hulki Saner'e ait olan " Rüyalar Gerçek Olsa " şarkısını hatırlıyor musunuz? " Rüyalar gerçek olsa seni her gün görürdüm İncecik beline sarılarak yürürdüm Sabah olmasın diye güneşi durdururdum Yanardağlarda tüten ateşi söndürürdüm " Başrollerini Esen Püsküllü ile Engin Çağlar'ın oynadığı filmin adını taşıyan bu " Yeşilçam Şarkısı "nın sözleri, Cumhuriyet kuşaklarına sunulan " Tarihsiz toplum " senaryosu için de keşke yeniden yazılabilse. Uzun yıllar önce okuduğum bir İngiliz gazetecinin " Ankara "yı anlatan şu satırlarını hep hatırlarım: -Ankara' da bilimkurgu romanlarını anımsatan bir tarih anlayışı var. Hititler' den bir anda Cumhuriyet' e geçiliyor Ankara' da... Bu tarihin içeriğinde Bizans da, Selçuklu da, Osmanlı da yok sanki.
ÖFKE VE ŞAŞKINLIK Şimdi Fransız politikacıları 10 milletvekilliğini etkileyebilecek 400 bin Ermeni oyunun hatırına Osmanlı tarihinin bir sayfasını Cumhuriyet'in bugününe yapıştırmak isterken, bizdeki toplumsal tepkiler, " Öfke " kadar "Şaşkınlık " da içermiyor mu? Kimse " Osmanlı' da soykırım olamazdı ki... Çünkü Osmanlı ulus devlet değildi. Çok uluslu bir imparatorluktu " diyemiyor. Genellikle " Biz Türkler soykırım yapmayız " deniliyor. Kimse Sultan Abdülhamid'e karşı Türklerin de, Ermenilerin de, Arnavutların da, Rumların da muhalefet cephesi içinde birleştiklerini, Ermeni teröristlerin bombası gecikerek patladığı için Abdülhamid'in hayatı kurtulunca buna Tevfik Fikret'in üzülerek " Bir lahza-i teehhür "ü yazdığını düşünmek bile istemiyor. Sanki Ankara'yı Ankaralılar kurmuş gibi bir inanç yok mu içimizde. Osmanlı tarihi diye, iyi ve kötü padişahların hikayelerini okumadık mı? Hepimiz Fatih'in, Kanuni'nin torunları olmayı kabulleniyoruz ama hangimiz " Deli İbrahim' in de torunlarıyız " diyebiliyoruz?
BİZİM TARİHİMİZ Gazetecilikteki ilk yıllarımda Cumhuriyet'in arkadaş ortamında rahmetli Burhan Felek, İttihatçıların 1912'deki Babı Ali Baskını'nı, Cağaloğlu'ndaki karşı köşeden bir öğrenci olarak nasıl izlediğini anlatırdı. Dinleyen bizler de 1960'ın 28 Nisan'ında aynı Bab-ı Ali'yi (Şimdiki Vilayet) nasıl kuşatıp basmak istediğimizle hiç karşılaştırmak istemezdik bu anlatılanları. 27 Mayıs'ı yapan " Genç subaylar "ın İttihatçı veya Cumhuriyetçi olmaları arasındaki ilişkiyi kuranımız hiç yoktu. Tabii ki, Irak'ı, Suriye'yi etkileyen " Baasçılık " olgusunun da, Osmanlılık'ın bir kalıntısı olduğunu hiç düşünmedik o dönemlerde. Bağdat ve Basra'nın birer Osmanlı vilayeti olduğunu neden hatırlayacaktık ki? Aslında yeni yeni İsmail Hakkı Uzunçarşılı'yı, Mustafa Akdağ'ı falan okurken, anlatılanların " Bizim tarihimiz "in parçaları olduğunu düşünüyor, mesela " Kapıkulu "nun anlamını yeni yeni değerlendiriyoruz. Ali Fuad Türkgeldi'nin " Mesail-i Mühimme-i Siyasiye "si ile bugünkü önemli siyasi sorunlar arasında " Devamlılık " ilişkisini yeni yeni kuruyoruz. Dedelerimizin " Düvel-i Muazzama "ya karşı duydukları ihtiyatlı öfkelerini, biz de bu çağda " Büyük Devletler "e karşı beslemiyor muyuz?
TARİH EĞİTİMİ " Nutuk "u, Cebesoy'un " Siyasi Anılar "ını, Karabekir'in " İstiklal Harbimiz "ini, Fethi Okyar'ı, Rauf Orbay'ı falan okuyunca, Osmanlı'nın son dönemindeki siyasi kavgaların Cumhuriyet'e de aktarıldığını görmüyor muyuz? Veya Moltke'nin 1820'ler İstanbul'undan yazdığı " Türkiye Mektupları "ndaki tablo bugünü hiç mi yansıtmıyor? Tabii ki Ermeni Tehciri bir soykırım değildi. Varlık Vergisi de " Holokost "un bir parçası değildi. 1955'in 6-7 Eylül gecesi de, bir soykırım provası yapılmamıştı İstanbul'da. Kodu mu oturtan Tepedelenli'ler, Mora ayaklanmasını bastırmaya çalışırken, Nürnberg'i mi düşünmüşlerdi sanki? 400 bin Ermeni Fransız'ın oyu için düşünmeyi ve tartışmayı yasaklayan bir kanun çıkarmaya çalışan akılsız Fransızlar, 70 milyon Türk'ün " Tarih "i yeniden öğrenmesine katkıda bulunduklarını fark etselerdi, Moliere'lerinin Kibarlık Budalası'nın kahramanı gibi " Demek ben nesir söylüyormuşum " diyerek herhalde çok şaşırırlardı. Yeniden yazalım mı o Yeşilçam şarkısını? " Gerçekler rüya olsa, tarih 1923' te başlasa Paris ' i sustururdum, Zürih' i pustururdum AB' yi susta durdururdum Gerçekler rüya olsa, tarih 1923' te başlasa... "
|