Geçen hafta Türk iş dünyasıyla birlikte Brüksel-Paris-Berlin arasında mekik dokuyup, Türkiye Haftası toplantılarına katıldığım sırada, telefonum çaldı. Arayan TBMMDışişleriKomisyonuBaşkanıMehmetDülger'di. Hafta boyunca yazdığım yazılarda, Türk siyaset adamlarının Avrupa'da lobi yapmakta ne kadar yetersiz kaldığı konusundaki eleştirilerimden alınmıştı. 'Düngeceyarısıuçaktanindim.BendeAvrupa'dagörüşmeleryapmaklameşguldum' dedi. 'İyiama' dedim. 'Türkiye'ninAB'yeüyeliksürecindekritikbirdönemdengeçiyoruz.Bizdeğil,AB'ninetkinisimlerindenTürkiye'ninyavaşladığınıduyuyoruz.3Ekim'deyakaladığımızbaşarınındevamınıgetiremediğimizaşikârdeğilmi?' Böyle deyince Dülger duraladı. ' Tamam.Bukonudasizekatılıyorum.AmaErmenimeselesikonusundaçokçalışıyoruz.Çalmadıkkapıbırakmadık' dedi. Dülger'e özellikle AB konusundaki yetersizliğimizle ilgili eleştirilerde bulunduğumu söyleyince, benimle hemfikir olduğunu söyledi. Biz Paris'teyken, Ankara'dan Dülger'le birlikte Türk heyetinin Ermeni soykırımını inkar edenlere hapis cezası öngören yeni yasa teklifinin reddi için Fransa'da görüşmeler yapmaya geldiklerini öğrenmiştik. Öğrendiğimiz bir başka konu da, başta SosyalistParti üyeleri olmak üzere Türk heyetinin talep ettiği önemli randevular gerçekleşmemişti. Çünkü kimse randevu vermiyordu! Dülger'in bu konuda ne çok sinirlendiği kısa telefon konuşmamız sırasında bile kendini belli etti: 'Benfutboltopumuyum?Ordanoraya,ordanoraya!Randevuvermiyorlar!İkielimkandagittik.Randevuistiyoruz,kimseParis'tedeğilmiş!Olacakşeymibu!' Neyse ki Dülger, yine de meclis başkanıyla, dostluk gruplarıyla ve hükümet yetkilileriyle görüşebilmeyi başarmıştı. Hırvatistan'ınBabacan'ı AB konusuna dönünce, AK Partili Dülger'in kendi partisini cesurca eleştirmesine tanık oldum. Sözleri ilginçti: "Gevşedik.BaştaBaşbakanımızolmaküzeretopyekünoralardaolmamızlazımdı.BakınHırvatistan'a.2009'dagirecekler.Hırvatistan'ınAliBabacan'ıBrüksel'dekocamanbirbinasatınaldı.Üstünüresidenceyaptı.Süreklitoplantılaryapıyor.Bizbirateşalmayageliyoruz!Buolmaz.Halkainmeklazım.ABkonusundaneyazıkkiçokyolalamıyoruz." Dülger'in sözlerine katılmamak mümkün değil. TÜSİAD'a bakıyorum. Ömer Sabancı da her fırsatta Devlet Bakanı Ali Babacan'ın üzerindeki yüklerin fazlalığı ve iki görevi birden üstlenmesinin zorluklarını yineleyip duruyor. Sadece AB konusuna odaklanan bir başmüzakereci ihtiyacı her zamankinden çok daha fazla Türkiye'nin ihtiyacı. Ancak ne yazık ki bu konuda bir arpa boyu yol alınamıyor.