| |
Sıfır risk
Bugün Marmaris'teki Aksaz üssünden yola çıkacak 300 denizci ve haftaya Ankara'dan gönderilecek 260 mevcutlu istihkam birliği Lübnan'a ayak basan ilk Müslüman askerler olacak. Çünkü Bangladeş, Endonezya ve Malezya gibi İslam ülkeleri BM Güçlendirilmiş Barış Gücü'ne (FINUL) destek sözlerini henüz yerine getirmediler. Başbakan Erdoğan'ın "En az 22 İslam ülkesi katkıda bulunmalı" çağrısı da yanıtsız kaldı. Lübnan'daki Türk birliğinin misyon tanımı belli: Sur yakınlarında üslenecek, Lübnan açıklarında devriye gezecek, insani yardım faaliyetlerinin korunmasına yardım edecek, Lübnan ordusuna eğitim verecek. Erdoğan'ın daha ilk gün açıkladığı gibi, "Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına destek istenirse birliğimiz derhal geri çekilecek." Yani "Sıfır risk"le görev yapılacak. Acaba öyle mi? Askerlerimiz yola çıkarken Lübnan'daki duruma göz atmakta yarar var. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda, "İllegal ordu" diye nitelediği Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını istedi. Bu işi kim yapacak? Lübnan ordusu. Ancak ordu sözcüsü General Saleh Hacı Süleyman (Şii), Hizbullah'ı silahsızlandırmayı düşünmediklerini açıkladı. İsrail ise Litani ırmağı ile sınır arasındaki bölgede Hizbullah'ın silahsızlandırılması sorumluluğunun BM Gücü'nde olduğunu bildirdi. Taraflar "Yakar top"u birbirlerine atmaya çalışırken, Barış Gücü'nün Fransız komutanı General Alain Pellegrini 3 gün önce görev ve sorumluluklarına açıklık getirdi. Şöyle: 1- Düşmanca faaliyetle karşılaşılırsa güç kullanılacak. Ayrıca bazı durumlarda meşru savunmanın da ötesine geçip silaha başvurulabilecek. 2- Lübnan ordusu yetersiz kalırsa veya kaçınırsa ülkeye silah sokmaya kalkışanlara müdahale edecek, silahlara el koyacak. Bir an Hizbullah'ın kalesi olan bölge açıklarında devriye gezen fırkateynimizin, Lübnan'a silah getiren bir gemiyle karşılaştığını varsayalım. Ne yapacak? Görmezden gelirse görevden kaçmış olacak. Gemiyi durdurursa, zaten BM Gücü'nü "İşgal kuvvetleri" olarak gören Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın şimşeklerini üstüne çekecek. Bu bir.
Suriye ve İran'a dikkat İkinci potansiyel risk, Lübnan trajedisini besleyen sorunlardaki gelişmelere bağlı: * İran nükleer krizine çözüm girişimleri yine çıkmaza girdi. ABD sabrının taşmak üzere olduğu mesajları gönderiyor. Ya İran sırf Batı'ya uyarı mesajı göndermek için Hizbullah'tan BM Gücü'ne karşı "Kışkırtıcı bir saldırı"da bulunmasını isterse ne olacak? * Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri suikastini soruşturan BM komisyonu Suriye parmağını ortaya koyan delillere ulaştı. Suikast sorumlularını yargılayacak Uluslararası Ceza Mahkemesi'yle ilgili çalışmalar hızla ilerliyor. Suriye lideri Beşşar Esad ilk gözdağını Hizbullah'a Lübnan hükümetini düşürme çağrısı yaparak verdi. Ya ikinci uyarı için, Hariri suikastinin peşini bırakmayan Fransa'yı cezalandırmak adına BM Gücü'nü hedef alırsa ne olacak? Tüm bunları -ve iç savaşın eşiğine gelen Filistin'i- bir yana bıraktık; bizi en çok İsrail'in Lübnan üstünde her türlü tahrike açık uçuşlarını sürdürme kararı kaygılandırıyor. Dahası İsrail Altyapı Bakanı Binyamin Ben Eliezer'in tahmini tüylerimizi diken diken ediyor: "3-4 aya kadar Lübnan'a yeniden girmek zorunda kalacağız!" Tahmini gerçekleşirse, ateşkesi korumak için Lübnan'a giden birlikler, iki ateş arasında rehine durumuna düşecekler. Biz yine de Türk birliğinin "Sıfır riskle" görev yapacağına inanmaya devam edelim.
|