Ölesiye lise!
Kabul ediyorum, "irtica" büyük mesele; o yüzden üstünde böyle durulması makul. Kabul, "uçak kaçırma" da müthiş; hiç küçük değil. Terörü de ekleyin; bu ülkenin bir sürü büyük meselesi var.
Şu da var: Dipsiz Kuyu'ya kısmen sürekli uğrayanlar bilir ki, çok sayıda yazı "çocuğunu öldüren ebeveynler", ama daha önemlisi "annesini, babasını öldüren gençler"e, bu tür cinayetlerdeki anormal artışa, bunun "modern bir sorun" olduğuna ayrılmıştı. "Bir babanın korkusu" belki, ama esasta bir insani irkilmeydi. Her türden hasmın; Aşiretten tribüne, kan davasından milli davalara, terörden kız için kapışmalara, namustan bilumum namussuzluğa, yan baktıdan trafik didişmesine, üç kuruşluk gasplardan ideolojik meselelere, siyasi linçten mahalle kavgasına kadar hep öldürülmek istendiği bir ülkede yaşıyoruz ve kimimiz bu şekilde ölüyoruz. Sürpriz değil gibi geliyor cinayetin her türlüsü. Lakin, anne ve babayı hedefleyen soğukkanlı boğmalar, delik deşik etmelerdeki anormal artış, her türlü sınırın kolayca aşılabildiğini gösteriyordu. Bir başka deyişle; Her türlü hayatölüm sınırını kolayca aşabilen gençlerin de çoğaldığını.
Öğretmeni sınıfta taciz eden, tartaklayan "son sınıf", artık "yeni mezun" arkadaşların görüntülerini izlemiş olmalısınız. Sabah da iki gündür haberlerini veriyor. Bu çocuklar, İstanbul'da, meşhur Haydarpaşa'da liseyi okuyup bitirdi. Asıl şiddet; sınıftaki küstah cüretlerinden ziyade, bunları görüntüleyip epey zaman sonra, en ufak bir vicdan azabı, en küçük bir utanç, birazcık pişmanlık duymadan, bir de yayınlayarak "çok eğlenebilmeleri". Asıl sürekli şiddet; bu merhametsizlik, bu aşağılama tutkusu, sürü vahşeti, bu eğlenme ve övünme biçimi. Bu arkadaşlar, belki de şimdi ÖSS filan kazanmış, yani "başarılı" olmuş, yeni başarılara yelken açmış durumda. Aileleri de gurur duyuyor olmalı o başarılardan. Ama yarın, o "şiddet" ten başkalarına da ne tür ikramlarda bulunacaklar; ihtimal ve alternatif çok.
Bakın onların daha ileri gitmişleri, Antalya'da nereye vardı: Daha mezun bile olmadan! Dört, beş liseli genç, sokaklarda yaşayan birini, içki içiyor diye, öldüresiye dövdüler. Bu şu demek: Döve döve öldürdüler. Yani birden parlayıp değil; uzun uzun. İçinde "Ramazan, oruç" gibi dini motifler bulunuyor olabilir ama, her oruç tutan her içki içeni öldürmüyor; yahut tersi. Bu tip tiplerin motifi, belki katılmazsınız ama, herhangi bir gerekçeyle dövmek, öldürebilmek. Birkaçı bir araya gelince hele; güçsüz, "aşağılık" bulduklarını hor görebilmek, ezebilmek, hırpalayabilmek, benzetmek, linç edebilmek, yok etmek. Bazen içişini, bazen duruşunu, bazen bakışını, yazısını, fikrini, sesini, tipini beğenmediği herhangi birini.
Türkiye'nin "en seçkin" okullarında dahi, bir alttakini ezmek üstüne sıkı bir kültür mevcut. Tatlı tatlı anlatılan okul yahut askerlik hatıralarımızın maalesef bir yüzü de bu. Hepimiz katil olmuyoruz elbette. Ama bunu siyasetle, ideolojiyle, bir tür milliyetçilikle, etnik şiddetle veya aile içi ve sıradan, gündelik faşizmle, bir yığın nefretle buluşturanımız hiç az değil. Kimimiz de daha masum; TV dizisi yapıyor, ya da hayran hayran onu izliyor!
Neyse; "küçük" bir meseleyle sizi rahatsız, huzursuz etmiş olmayayım. Bir dahaki "liseli şiddeti" ne kadar kim bilir ne büyük meselelerimiz olacak. Konuşacak, yazacak. Sahi nereden çıkıyor bu çocuklar? Amerika'da filan da var, hani okulu tarıyorlar.
|