Gereksiz polemikler
Geçenlerde Seray Sever ile sohbet ediyorduk. İlhan Mansız ile barışmış, barışma hediyesi olarak da kendisine 50 bin dolar değerinde bir yüzük hediye edilmiş. "Böyle bir şey oldu mu?" diye sordum. Haberden 'haberi' bile yok. Kendini rahatlatmak için hakkında yapılan haberleri okumama yolunu seçmiş. "Her gün 'acaba hakkımda ne yazıldı?' duygusuyla güne başlamak çok kötü" dedi. O kendine böyle bir yol seçmiş ama kısa süre öncesine kadar bu durumdan fazlasıyla etkileniyormuş. "Albümümün çıktığı günlerde sesimle ilgili yapılan tartışmalarda çok hırpalandım. Bir ara dibe vurduğumu hissettim. İşte o günlerde Hülya Avşar'ı bulup ona sarılmak, onu kutlamak istedim. Ben bir olaydan bu kadar etkilendim. Hülya Avşar 20 yıldır her gün bir olay yaşıyor, her gün hakkında onlarca haber çıkıyor ve bütün bunları başından savabiliyor. Etkilenmiyor, keyfini bozmuyor. Bu açıdan onu çok takdir ediyorum" dedi. Doğru söze ne denir? Doğru ama kuşkusuz Hülya Avşar da bu noktaya gelmek için bedeller ödemiştir zamanında. Yani onun da üzüldüğü, hırpalandığı, ağladığı günler olmuştur. Üstelik herkes de Hülya Avşar değil. Bir insanın her yeni güne "Bugün hakkımda kim ne söyledi?" merakıyla uyanması, her gün yeni yaralar alması ve kendini koruyabilmesi çok zordur. Çünkü ünlü olduğunuz zaman ne kadar kenarda durmaya çalışırsanız çalışın, siz konuşmasanız da birileri sizin adınızı telaffuz ediyor, kendinizi birdenbire bir batağın içinde buluyorsunuz. Özetle hayatınız sizin olmaktan çıkıyor. Ruh sağlığınız bozuluyor, dengenizi yitiriyorsunuz. Doğa Bekleriz geçenlerde Pınar Altuğ'u diline doladı. Önce onun başrol almasını eleştirdi. Ardından da Altuğ'un "Ben kimsenin arkasından konuşmam" sözlerine "Pınar kimsenin arkasından konuşmuyor, kocalarının arkasından iş çeviriyor, sevgililerini pencereden atıyor" diye yanıt verdi. Buyrun bakalım! Hiç yoktan bir tartışma. Hiç tanımadığınız bir insandan gelen bir saçmalık gününüzü mahvediyor, sinirlerinizi bozuyor. Kolay mı bu hayata dayanmak?
YEŞİM VE HANDE Devam edelim... Yeşim Salkım ile Hande Ataizi örneği var. İkisini de çok iyi tanırım, ikisi de çok aklı başında kadınlardır ama şöhret arenasındaki savaş onların da dengelerini bozuyor demek ki. Bir süre önce Hande yurt dışındaki bir festivale gidişlerini anlatırken, "Sinemanın ustaları kaloriferleri yanmayan bir otelde kaldılar, seslerini çıkarmadılar ama aynı festivale çağrılan Yeşim Salkım özel uçak istedi" diye bir açıklama yapmıştı. Yeşim de altta kalmadı tabii. O da çıktı, "Hande'yi alan 24 saatte sokağa atıyor" dedi. Ne tuhaf değil mi? Tartışma nereden başlayıp nerelere geliyor. Bir gün süren evliliği büyük ihtimal Hande'nin içinde bir yaradır ve hep öyle kalacaktır. Yeşim de karşısındaki insanı en zayıf noktasından vuruyor. Bu savaşların bir bitiş noktası yok mudur? İnsan tartışmada sınırları neredeye kadar zorlayabilir? Bugün kendi yaptığının yarın başına geleceğini düşünmez mi? "Başımı eğip kendi işime bakayım" demez mi? Birileri hep bir kurban mı istemektedir; yaşamak için, daha ünlü olmak için, daha önde olmak için... İyi de bu mudur hayat? Yeşim Salkım yeni bir hayata, Paris'e giderken "Artık hakkımda konuşmayın, beni unutun. Artık kendi hayatımı yaşamak istiyorum" diyordu. Şimdi geri geldi, burada, Türkiye'de yaşıyor. Türkiye'de yaşayabilmesi için-yani işine yeniden döndüğü içinbaşka bir yol yok mu acaba? Bakın daha bu olayın etkisi geçmeden Güzide Duran ile Deniz Akkaya da onun hakkında konuşmuş, o da cevap verdi... Bitmiyor yani... (Yeşim'in sözlerinden sonra Hande Ataizi kendisini aramış ve telefonda konuşmuşlar. İnşallah bu gereksiz polemik sona erer.)
|