Kalbimiz de inansın!
Hepimiz hayatta bir pusulamız olduğuna inanıyoruz. Bu kadim, köklü, yaygın, toplu, insanları kitle kitle peşine katmış, sürükleyen bir pusula da olabilir; daha azınlık, daha tali gibi görünen bir yön gösteren, çizgi çizen de. Katı kuralları da bulunabilir; alabildiğine özgürmüşsün hissi de sunabilir. Tartışmasız kutsaldır büyük ihtimalle; kutsal denemese dahi, önemlidir, değerlidir yani öyle gelir kimine.
Bütün bunlar ne için? Yani din, inanç, onun etrafındaki bütün bu ibadet, yani şartlara uyum ama esası, özü olması gereken içimiz, ruh hali, kalp ve vicdan; yahut belki din değil ama bir başka felsefe, ahlak sistemi, ideoloji filan bu dünyada ne için? Sadece tabi olmanın, kulluk etmenin, adanmışlığın, kendini korumanın, inanmanın, inandırmanın beyanı mı? Yüzlerce yıldan süzülmüş emirler, telkinler, tavsiyeler, temenniler bir de şunun için değil mi? Haddini bilmeye; Nefsini dizginlemeye; Kinini öldürmeye; Sevgini çoğaltmaya; Fesattan kaçınmaya; Fitneye yeltenmemeye; İnsana değer vermeye; Ötekini de kardeş saymaya; Hakkı teslime; Adaleti istemeye; Adil olabilmeye; Utanmayı idrake; Haysiyetine titizlenmeye; Berikinin haysiyetine de özene; Düzenbazlıktan korkuya; Tamahtan endişeye; Çalmaktan ürkmeye; Ezene öfkeye; Ezilene, mağdura merhamete, şefkate; Acizle, açla, yoksulla dayanışmaya; Katiyen arsızlaşmamaya ; Kalleşlikten, tuzaktan, sinsilikten tiksinmeye; İçini dışını bir tutmaya; Kimseyi aşağılamamaya; Kendini küçültmemeye; Saygı ile yavşaklığı, yalakalığı karıştırmamaya; Menfaatperestliğe saplanmamaya ; Evde, yolda, sokakta, işte, alışverişte kimsenin hakkını çiğnememeye; Adaletin terazisini de, ticaretinkini de hilesiz tartmaya; Sabretmeyi, şükretmeyi, şükranı unutmamaya; Teşekkürü, tefekkürü, tevekkülü ihmal etmemeye; İnsafı ve izanı asla kurutmamaya; Haksızlığa boyun eğmemeye, haksızlıkla boyun eğdirmeye; Aklını vicdanından, vicdanını aklından koparmamaya; İç sesine kulağını kapatmamaya; O iç sesini asla susturmamaya; İnancının asil ve asli özünü asla bulandırmamaya dair de değil midir?
O vakit, kendinize ya da ne yapalım, kendinize bakacak cesaretiniz ve yüzleşmeye yüzünüz yoksa, çevrenize iyi bakın. Bunca fitne, fesat, gıybet, hainlik, kaypaklık, yalan, dolan, iyilikten azadelik, kötülüğe aşinalık ve düşkünlük nereden, nasıl ve niye böyle fışkırıyor? Bilen bilir; "Dünya gayeleri ile bulandırılmış, riya, gösteriş ve gafletle kirlenmiş, yalan ve gıybet ile zedelenmiş oruçlar ve namazlar" için diyen demiş ki mesela: "Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kuru açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz kılanlar olur ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur." Sadece din ve oruç değil; neye inanıyorsanız, felsefeniz her ne ise, iddiası olan iyilik, yücelik, aşkınlık nedir, neydi, ne olabilir diye bir düşününüz; Bir de halinize, halimize bakınız! Ramazan, mutluluklara, hayırlara, düşüncelere vesile olsun.
|