Cari açık ne durumda?
Dışa açık ekonomilerde en önemli kırılganlık göstergelerinden biri olan cari işlemler açığı, GSMH'nin yüzde 5'ini geçtiğinde ekonomistler tarafından tehlike sinyali olarak kabul edilir. Türkiye'de ise 2005 yılı itibariyle bu rakam yüzde 6.4 olarak gerçekleşti ve bu yıl için yüzde 7 olarak gerçekleşmesi öngörülüyor. Diğer taraftan hükümet ise finansman tarafında bir sorun olmadığını ve bu nedenle açığın ülke açısından risk oluşturmadığı görüşünde. Bu köşenin yazarı ise hükümet kadar rahat olmamakla beraber yüzde 5'in üzerindeki cari işlemler açığının finansmanının uzun vadeli doğrudan yatırımlar ağırlıklı olarak fonlandığı sürece sorun yaratmayacağını düşünmektedir.
Dış ticaret verileri 2006 yılının ilk 7 ayında ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13 artarak 46.485 milyon dolar olarak gerçekleşirken, ithalat ise söz konusu dönemde yüzde 18.8 artarak 76.879 milyon dolara ulaştı. Yine bu dönemde dış ticaret açığı yüzde 29.1 artarak 30.394 milyon dolar oldu. Dış ticaret açığı 2004 ve 2005 yılları için sırasıyla 34,3 ve 43,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalatın alt gruplara göre dağılımına bakıldığında petrol ve diğer enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payının yüzde 24'e ulaştığı görülüyor. Enerji faturasının toplam ithalat içindeki payının 2004 yılında sadece yüzde 18 olduğu, artan petrol ve doğalgaz fiyatlarına bağlı olarak 2005 yılında yüzde 23'e yükseldiği gözlemleniyor. Sadece bu rakam dahi enerjide dışa bağımlı olan Türkiye'nin dış ticaret açığının yaklaşık 10 milyar dolarlık kısmının artan enerji faturasından kaynaklandığını gösteriyor. Yaptığım hesaplamalar petrol fiyatlarında 10 dolarlık bir artışın Türkiye ekonomisine 3.5 milyar dolar yük getirdiğini gösteriyor. İkinci olarak, Türkiye 1990 öncesi yıllarda tekstil ve tarım ürünleri ağırlıklı ihracat yapısını motorlu taşıtlar, tekstil, elektrikli aletler, demir ve çelik, makine teçhizat ağırlıklı bir yapıya dönüştürdü. Bu dönüşümün sonucunda, Türkiye ihracatını artırmak amacıyla daha fazla ara malı ve hammadde ithal etmek durumunda kalıyor. 2006 yılında motorlu taşıt ihracatımız tekstil ihracat rakamımızı geçti. İthalatımızda enerjinin payının son derce yüksek olması ve yüksek ara malı ithalatımız yapısal olarak ekonomimizde dönüşümler yapılmadıkça mevcut dış ticaret ve cari işlemler açığının kalacağını gösteriyor.
Potansiyel riskler Sürekli cari işlemler açığı veren ekonomilerin en önemli sorunu bu açığın finansmanıyla ilgili olup, bu durum yerel para değeri üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturabiliyor. Türkiye uzun yıllar cari işlemler açığını yüksek reel faiz ödeyerek finanse edebildi. Ancak 2006 yılında doğrudan sermaye yatırımlarında da çok ciddi artışlar yaşandı ve açığın finansmanı daha sağlıklı bir yapıya kavuştu. Cari açığın doğrudan sermaye yatırımları ile karşılanması, derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'nin notunu artırma konusunda harekete geçmesine yetmedi. Bunun nedeni ise dünyada cari işlemler açığı veren ülkelerin sayısı azalmış olması ve Türkiye'nin mutlak rakam olarak en yüksek açık veren gelişmekte olan ülke ünvanını almış olmasıdır. Özellikle gelişmekte olan piyasalardan para çıkışları söz konusu olduğunda cari işlemler açığı bu ölçüde yüksek olan Türkiye'nin finansal piyasalarının olumsuz etkilenmesi ise çok doğal. Ancak son dönemde düşen petrol ve hammadde fiyatları nedeniyle satış gören Brezilya ve Rusya ile birlikte Türkiye'nin de satılmasının doğru bir yatırım anlayışı içermediğini düşünüyorum Bu iki ülkeyi olumsuz etkileyen enerji ve hammadde fiyatlarındaki düşüşler Türkiye'yi olumlu olarak etkiliyor. Yabancı yatırımcıların bu ayırımı toz bulutu kalktıktan sonra daha doğru yapacağını düşünüyorum. Ancak Türkiye'yi yönetenlerin ekonomideki hassas dengeleri gözlemleyerek ilave siyasi risk yaratmamaları gerekiyor.
|