| |
|
|
Karalamanın arkasındaki neden
Atabeyler Operasyonu davasında mahkeme bilgi ve belgelerin basına sızdırılmasında rolü olan kişi veya kişilerin "asker kökenli olmadıklarını" karara bağladı. Hal böyle olunca da bana iki çift söz hakkı doğdu. Atabeyler operasyonuyla ilgili yazılarımdan sonra, Polis Akademisi Dekan Yardımcısı Önder Aytaç isimli bir zatı muhterem, benim yazdıklarımı "manipülasyon" olarak nitelendirdi ve bunu "Aksiyon" isimli dergide dile getirdi. Daha sonra bazı başka basın kuruluşlarında da buna benzer laflar etti. Bunun üzerine kendisini arayarak, "Bunları nereden çıkarıyorsunuz" diye sordum. Benim geçmişte polis aleyhinde yazılarım olduğunu anlattı. Anladım ki, yazılarımı iyi takip etmiş. Çünkü sözünü ettiği yazılar yıllar öncesinin yazılarıydı. O yazılarda ben polislerin, Aczmendi tarikatının üyelerinin gözaltındayken yaptıkları zikir ayinine izin vermelerini eleştirmiştim. Bir diğerinde de yurtdışındaki tüm burslu emniyet görevlileri yurda çağrılırken, belirli bir cemaatin üyelerinin bunun dışında tutulduğuna değinmiştim. Önder Aytaç bunlardan dolayı bana "kafayı takmıştı" ve bilinçli bir karalama kampanyası yürütüyordu. Aytaç'ın durumunu anlayınca kendisiyle daha fazla görüşmeyi gereksiz buldum. O da benim aleyhimdeki kampanyasını yürüttü. Bu kampanyasının başka bir nedeni var mı, diye biraz araştırdım. Önder Aytaç'ın babası Aysan Aytaç'ın bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü yaptığını öğrendim ve bir başka bilgi dikkatimi çekti. Önder Aytaç'ın babasının avukatı, şu anda yurtdışında bulunan bir cemaat liderinin de avukatıydı. Yani Aytaç'ın durumu "genetikti." Şimdi Aytaç'ın karalamalarının değil, benim yazdıklarımın "gerçek" olduğu ortaya çıktı. Bakalım ne olacak!
|