|
AB nereye gidiyorsun?
Yine sınav tarihimiz yaklaşıyor . Avrupa Birliği'ni (AB) fazlasıyla konuşmaya başladık bile. İkna gücü yüksek siyasilerimizin yumruğu vurup masadan kalkma restlerine, Esenboğa Havalimanı basın toplantılarına, her şey olumsuz giderken ani son dakika başarılarına hazırlıklı olun. Hikâye çarpıcı da, kurgu biraz daha kibar ve zarif olsa, değil 9 yıl 19 yıl daha dinlemeye razıyım.
AB ile ilgili sorunlar bir kesim tarafından hep bizden kaynaklanıyormuş gibi gösteriliyor. 'Derslerimize iyi çalışmıyoruz, ev ödevimizi zamanında yapmıyoruz, uslu çocuk olmuyoruz.' Hepsi var. Diğer kesim külliyen redçi. 'Biz Müslümanız diye zaten bizi almazlar. Kıbrıs konusu çözülemez. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü AB benimsemiyor.' Bunlar da, reddin hâkim düşünceleri.
Bunların cevabını bulmak o kadar zor mu? Bizde bile AB'ye uyum nedeni ile 'Bilgi Edinme' yasası çıktı da, onlarda yok mu? Brüksel'e tereddütlerimizle ilgili açık ve net bir mektup yazarsın. Aldığın cevabı da ister ajanslara ver, ister akşam haberlerinde Reha Muhtar'a okut.
AB, Türkiye için bir ilişkidir. Devletlerarası ilişkilerde eşitlik esastır. Matematikte ise bir eşitliğin sadece iki tarafı vardır. Eşitliğin her iki tarafını da tanımlayamazsanız ne eşitliği çözebilir ne anlamını yorumlayabilirsiniz.
Türkiye'nin tanımını yapabilmek beni aşıyor. Nice değerli bilim insanımız var. Ama anayasal düzeni tam oturmamış, çağdaş hukuk alanında kurumsallaşamamış, ülkelerarası iş yapabilme sıralamasında yeri her yıl değişen bir ülkeyi tarif etmek bana değil seçmenimize düşer.
Kendimizi toplumsal uzlaşma ile tanımlamakta hâlâ güçlük çekiyorsak, denklemde Türkiye'nin yerine AB'yi koymaya kalkıyorsak, Türkiye yerine AB'nin geçebileceğini düşünüyorsak bunun adı eşitlik değil aptallıktır. Bu durum belki küme ve set teorisi ile daha iyi izah edilebilirdi. AB artık bir siyasi birliktir. Tek bayrağı vardır . Üye ülkeler arasında sınırlar ya kalkmış ya da kalkmak üzeredir. Geçerli para Euro'dur, İngiltere hariç. Anayasası henüz onaylanmamış olsa da tüm üyeler için geçerli olacaktır. Anayasa, hayatın, hukukun temeli. Bir ülkenin kendisini tarifinin temel metni.
Hiç kendini tanımlama sıkıntıları, sancıları çeken bir ülkede yaşayıp, ne olduğunu bilmediğiniz bir yeni düzene katılmaya zorlanıp bu düzenin ilkelerinin sizinle paylaşılmak yerine, size kurtuluş diye sunulduğu bir zaman kesitinde yaşadınız mı? Müzakere ettiğimiz AB'nin Anayasası'nı kendi aranızda tartıştınız mı?
Gelelim AB'nin yapısal sorunlarına . Kaynak Amerikan Ulusal Araştıma Enstitüsü (NBER). Raportör Alberto Alesina. İsminin fonetiğinden iyi bir insan olduğu anlaşılıyor. Bir de bizim isimlere bakın. Benimki Hasan Şükrü Binay. Recep Tayyip Erdoğan'ın müzikal sertliğini, direk kavgaya giren ses uyumunu, Abdullah Gül'ün, Ali Babacan'ın 'a've 'l' çokluğu ile sağlanan ağırbaşlılığı dengeliyor da o sayede kurtarıyoruz.
Rapor ne diyor?
1. Amerikan işçisi AB'ye göre daha çalışkan. ABD'de yılda ortalama 1800 saat AB'de 1400 saat çalışılıyor . Tercihiniz?
2. ABD'de verimlilik bilgi teknolojisinin hayata geçilmesi ile coşmuş, AB emeklemeye devam etmekte. Oralarda, uzun zamandır Siemens Nixdorf bilgisayar da göremiyorum, Hintli, Pakistanlı yazılımcı da . Uzanlar'ın İmar Bankası'na getirdikleri bizdekilerle birlikte, uzak diyarlara mı göç ettiler?
3. AB'nin abartılı koordinasyon hevesi 'plan' yapma yolu ile Hükümetlerin, ekonomik hayatı düzenleme yetkilerini öne çıkartıyor. Serbest piyasanın özel sektörü kenarda kalmış, Başbakanların ağzına bakıyor . Bizim için pek de bir değişiklik değil. Hükümetle iyi geçinelim.
Bu da parasal birliğin fiyatları eşitleyici unsurlarının ülke bazında maliye politikalarına boğdurulması lüzumsuzluğunu getiriyor. Üzerine makaleler yazılır da, bütün ülkeler için geçerli tek para birimi varsa, kamu açığı ne olursa olsun ülke bazında enflasyon değişmez diye bilinir. Eğer devletlerin iflas ettirilebilinme imkanı olsa, riskfaiz farklılaşmasından buna uygun varlık fiyatlamasına, oradan daha farklı büyümeye, daha düşük iç talebe dolayısı ile aynı enflasyon oranına gidilebilir.
4. Euro, tek para. Birlik içinde fiyat rekabetini sağlayıp verimliliği artırdı ama AB dışından piyasalara girebilme sorunu aşılamadı. İddia bu. Bankacılıkta AB yaklaşımını savunan Yiğit Bulut'un uzmanlık alanına giriyor. Ucuz sermaye girişine evet, yabancı mülkiyetine hayır. Sistemi böyle kurar, -hepinizi tenzih ederim-üç beş de keriz bulursak, hep beraber biz de sevelim.
Yerimiz dar, mevzuu ağır. Sesimizi duyuracak mekanımız, yazmaya mecalimiz olduğu sürece devam edeceğiz. Unutmayalım, bunlar Amerikan iddiaları.
|
