|
|
|
|
|
|
|
|
|
Baykal'dan 301'inci madde tepkisi
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Avrupa Birliğine (AB), Uyum Yasası adı altında TBMM'ye getirilen her tasarıya doğrudan destek verme anlayışına ''yeter'' dediklerini belirterek, ''Mesela 301. madde... 301. madde, Avrupa ülkelerinde var mı yok mu, bunu öğrenmek istiyorum. Ne istiyorsunuz bizden?'' dedi.
'Türkiye'de düşünce özgürlüğüne zarar veren yanlış, çarpık bir uygulama var onu düzeltmek istiyoruz' deniliyor ise bunu ayrıca görmek gerektiğini kaydeden Baykal, ''AB'nin bizden kendi ülkelerindeki uygulamanın ötesinde bir talepte bulunmasını haklı bulmuyoruz'' diye konuştu.Baykal, CHP Genel Merkezindeki makamında bir grup gazeteciyle gündemdeki konulara ilişkin sohbet etti.
"YUNANİSTAN'DAN
TALEP EDİLMEYEN KONULAR TÜRKİYE'YE DAYATILIYOR"
TBMM gündemine gelecek AB'ye Uyum Yasaları ile ilgili görüşlerini açıklayan Baykal, öngörülen bazı düzenlemelerin Türkiye'nin AB'ye girme arzusunu kullanarak bazı özel amaçlara ulaşma niyetini ortaya koyduğunu savundu. Azınlık vakıflarıyla ilgili düzenlemeyi örnek gösteren Baykal, 20 yılı aşkın süreden beri AB ülkesi olan Yunanistan'dan talep edilmeyen konuların ''AB'ye uyum'' gerekçesiyle Türkiye'ye dayatılmasını anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
''Lütfen kimse AB adına AB'de olmayan uygulamaları Türkiye'ye dayatmaya kalkmasın'' diyen Baykal, bunun ciddi bir rahatsızlık yarattığını söyledi. CHP'nin bu ad altında getirilen her yasayı sorgulayarak tavır sergileyeceğini kaydeden Baykal, özel eğitim kurumlarıyla ilgili düzenlemeye yönelik eleştirilerde bulundu. Bu düzenlemenin Türkiye'nin geçmişte çok acısını çektiği misyoner okulları benzeri bir uygulamanın kapısını aralayacak nitelikte göründüğünü belirten Baykal, ''Anadolu'nun dört bir köşesinde özel, dini anlayışlara, mezheplere dayalı eğitim düzenlemelerinin yapılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Getirilen yasalarda bunlar var'' diye konuştu.
ARTIK GÖZÜ KAPALI DESTEK VERMEYECEĞİZ
Türkiye'nin ''AB'ye uyum'' gerekçesiyle getirilen yasalar konusunda daha özenli ve seçici davranmasının zorunlu olduğunu ve kendilerinin bu özeni sergileyeceğini kaydeden Baykal, ''AB'nin uyum yasalarına gözü kapalı destek anlayışına artık 'yeter' diyoruz. Bu konularda sadece oy vermemekle yetinmeyeceğiz, halka anlatacağız. Bu iktidar da neyi getirdiğini çok iyi anlamalı. Onların da farkında olmadığını düşünüyorum'' dedi.
301. MADDE
TCK'nın 301. maddesinin değiştirilmesi tartışmalarının hatırlatılması üzerine Baykal, ''AB Yasası etiketiyle getirilen her yasanın AB Uyum Yasası olduğunu kabul etmeyecekleri'' görüşünü yineleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Mesela 301. madde... 301. madde Avrupa ülkelerinde var mı yok mu, bunu öğrenmek istiyorum. Ne istiyorsunuz bizden? 'Türkiye'de düşünce özgürlüğüne zarar veren yanlış, çarpık bir uygulama var onu düzeltmek istiyoruz' deniliyorsa bunu ayrıca görmek lazım. AB'nin bizden kendi ülkelerindeki uygulamanın ötesinde bir talepte bulunmasını haklı bulmuyoruz. Bu, kendi ihtiyaçlarımızı dikkate alarak onlardan daha ileri yasalar yapmamız söz konusu olamaz demek değil. Elbette bu olabilir ama kimse bizden gelip de AB diye bir takım şeyler talep etmesin. Her yasa niçin gerekiyor bunu önümüze getirsinler bakarız.
Türkiye'de söz konusu olan sadece yargılama değil. Yargılamanın etrafında bir toplumsal yıldırma, tehdit ve kuşatma anlayışının uygulanmamasına; insan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne tam bir saygı içinde herkesin doğru dürüst yargılanmasına ihtiyaç var. Yargıyı sokağın etkisine bırakamayız. Asıl problem hukukun sükunetle, barış içinde hiçbir baskıya maruz kalmadan işlemesini güvence altına almaktır. Yargıyı sokağın etkisinden çıkarmaktır. Bu, öncelikli görevdir. Bu bir güvenlik uygulamasıdır. Bunu yapması gereken de devletin sorumlularıdır, yetkililerdir.''
'KIBRIS'A, TÜRKİYE'DEN MÜDAHALE'
Kıbrıs'taki gelişmelere de değinen Baykal, Kıbrıs'a dışarıdan ve demokrasiyle bağdaşmayan yöntemler kullanılarak müdahale edildiğini savundu. Milletvekili transferlerine, pazarlıklara dayalı hükümet oluşturma uygulamasının KKTC'ye de yansıtıldığını ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Bu bir yöntem olarak kabul edilemez. Bunun Türkiye'den desteklendiği giderek netlik kazanıyor. Türkiye'den önemli Başbakan danışmanlarının gizlice, kendilerini saklayarak Kıbrıs'ta kaldıkları, ikna, etkileme çabalarını sürdürdükleri, bu temasların sonucunda transferlerin gerçekleştiği görülüyor. Anlaşılıyor ki bu transferler Ankara'dan planlanmıştır. Bu, Kıbrıs'ın demokrasisine, siyasal sistemine haksız bir müdahaledir; bunu kabul etmek mümkün değildir. AKP, Türkiye'ye verdiği zararın ötesinde şimdi Kıbrıs'a kalıcı zarar verme hazırlıkları içine girmiş görünüyor.
Öyle anlaşılıyor ki bunun iki hedefi vardır. Hedeflerinden birisi Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak daha çok taviz verilmesini öngören bir siyasi yapıyı oluşturmak. İkinci olarak da Kıbrıs toplumunun yapısının, dokusunun AKP'nin Türkiye'de gerçekleştirmeye çalıştığı yapıya, dokuya uygun bir biçimde yeniden şekillenmesini sağlamaktır. Kıbrıs'ta yaşanan bu olayların arkasında din yetkililerinin, sorumlularının etkin bir konumda bulunduğu görülüyor. Bu da çok üzüntü verici bir olaydır. AKP öyle anlaşılıyor ki dini siyasete alet etme uygulamasını Kıbrıs'ta da uygulamaya koymaya başlamıştır. Bu olaylar karşısında biz şimdiye kadar gözlemci bir tavır takındık. Ama artık kanaatimiz AKP'nin doğrudan bu işe müdahale ettiğidir. Kıbrıs'ta çok tehlikeli, yanlış işlerin yapılmakta olduğudur ve bunun Kıbrıs politikasına daha çok taviz verme şeklinde yansıması ihtimalidir. Bunları üzüntüyle değerlendiriyoruz.''
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|