|
|
Taksim'in göbeğinde patlayan sessiz bomba
Haber, bizim gazetenin 19'uncu sayfasında iki buçuk sütuna sıkışmıştı. Diğer gazetelerde ise hiç görmedim. İngiltere'nin en prestijli gazetelerinden The Guardian'ın gezi yazarı Mike Carter kenti tanıtmak ve izlenimlerini yazmak için İstanbul'a gelmiş. Sonra Taksim'de bir yol bağcının (bu tarz düzenbazlıkları yapanlara o alemde böyle deniyor) tuzağına düşmüş. "Sizi eğlendireceğim" diyen gencin peşine takılıp, bir batakhaneye girmiş. İngiliz'den, yanına oturan Rus kızına içki ısmarlaması istenmiş. Kabul etmeyince de korumalardan dayak yemiş. Üstelik bir bardak biraya da tam 100 YTL ödemiş. Tabii bizim Mike da izlenimlerini (!) gazetesine bir güzel döşenivermiş!.. Konu, bakanlıkların neredeyse yarısını ilgilendiriyor. İçişleri Bakanlığı'nı, Dışişleri Bakanlığı'nı, Maliye Bakanlığı'nı, Turizm ve Kültür Bakanlığı'nı ve pek çok devlet bakanlığını... Şimdi merak ediyorum, bu işin peşine kim düşecek? Sanırım hiçbiri... Çünkü bu tür olaylar daha önce de yaşandı ve sorumluları hakkında hiçbir takibat yapılmadı, ceza verilmedi. Oysa İngiliz gazeteci her şeyi yazmış. Tuzağa nasıl düşürüldüğünü, mekânın yerini, insanların isimlerini... Mike ile yapılacak bir telefon konuşması isimleri, adresleri açığa çıkartacak. Peki ne yapılmalı? İstanbul aleyhine yazı çıkan o The Guardian gazetesi tiraj olarak pek üst sıralarda değildir. Ama özellikle ekonomi ve uluslararası ilişkiler konusunda o denli etkindir ki, orada çıkan her bir satır olumsuz eleştiri, megatonlarca nükleer bombaya eşittir. Adamı buharlaştırır!.. Ben olsam şöyle yapardım: Önce olayın suçlularını bulurdum. Sonra yasal işlemleri yapar, adli kovuşturmayı sonuçlandırır, hukuki cezalarını keserdim. Artık bu para cezası mı olur, hapis mi, işletme belgelerinin iptali mi? Bir de üzerine, davacı tarafı Turizm ve Kültür Bakanlığı olan bir tazminat davası açardım. "Türkiye'nin imajını zedelemek, itibarını sarsmak" suçlamasıyla... Mike'ın yazısının The Guardian'da işgal ettiği yer kadar, bu gazeteye ilan verir, sütun-santim hesabıyla ilanın parasını da bu şehir magandalarından çatır çatır alırdım. Peki ilana neler mi yazardım? Önce koca bir özür, sonra bar sahibinin, korumalarının fotoğrafları (önden ve yandan, sabıka kayıtlarında olduğu gibi) işledikleri suçun tarifi ve Türk adli mercilerinin bu magandalara verdikleri cezaların dökümü... Aslında bu bile içimi soğutmaya yetmezdi. Zira gözü dönmüş PKK militanının Kuşadası'ndaki turist minibüsüne bomba koymasıyla, Taksim'deki batakhane korumasının Mike'a attığı yumruk arasında bana göre fark yok!..
|