Bankalarımız neden yabancılaşıyor?
Bankacılık sektöründe yaşanan olumsuzlukların ardından 2000 yılının başından itibaren 20'nin üzerinde banka 'fon' a alındı. Bankaların hakim ortakları ve yöneticileri hakkında ceza ve hukuk davaları açıldı. Bu bankalardan bazılarının hakim hissedarları banka kaynaklarını kendi grup şirketleri lehine kullandıkları gibi, bazılarının da tamamen ekonomik krizden kaynaklanan likidite sıkışıklığından kaynaklandığı kanısındayım. Ancak hepsine birden 'hortumcu' damgası vurulduğu için suçlu suçsuz ayırımı yapılmadı ve sapla saman birbirine karıştı. Bu sürece kadar Türk bankacılık sistemi içinde yabancıların toplam aktif itibarı ile payı yüzde 2 iken bugünkü resmi kaynaklar yüzde 16.3 olarak gösteriyor. Ancak bu oranın, mevduat ve şube sayısı olarak dikkate alınırsa yüzde 20'ler düzeyinde olacağı anlaşılıyor. Kaldı ki, Akbank'ın yüzde 20'lik bölümü ile Halk Bankası' nın da satışı gündemde. Bunların da yabancı sermayeye satılması halinde, ister istemez sektördeki ağırlık yabancı sermayenin eline geçer. Bankalar Birliği'nde de söz hakkı yabancı bankaların olur. Global dünyaya açık tüm ülkeler yabancı sermaye çekmek ister . Bizim ülkemiz gibi, gelişmekte olan ülkeler de yabancı sermaye çekmeyi ister. Kişisel olarak ta yabancı sermayenin yanındayım. Ancak, bankacılık sektörü, ülkenin birikimlerini ellerinde bulundurdukları için önem arz ediyor. Bankacılık sektörü başka sektöre benzemez. Herhangi bir ekonomik kriz esnasında yerli sanayici ve tüccara sırtını dönüp, birikimlerimizi yurt dışında değerlendirebilirler. Onun için bankacılık sektöründeki yabancı oranının belli bir sınırı aşmaması lazımdır. Üç gün önce MNG Bank'ın da Lübnan uyruklu Hariri ailesine satıldığına tanık olduk. Bankalarımızın yabancılara satışı devam edecek gibi görünüyor. Peki banka sahipleri neden bankalarını satıyor? Asıl sorgulanması gereken konu bu olsa gerek. Hiçbir banka sahibi bankasını arzusu doğrultusunda satmıyor. Çıkarılan tepki yasaları ile 'hortumcu' damgası yememek için bankalar yabancılara satılıyor. Birde siyasi otoriteye bağımlı kalmamak için. Hiçbir ülkede bankacılık yasası, tepkiler üzerine hazırlanmamıştır . Ama bizde yaşanan kötü bir olay üzerine yasalar monte ediliyor. BDDK'nın görevi, sadece denetim değil, aynı zamanda sektör ile ilgili düzenleme yapmaktır. Peki BDDK bu düzenlemeleri yeterince yapıyor mu? yoksa 'hırsızı yakaladım' zihniyeti ile yola çıkarak murakıp raporu mu hazırlıyor? Basına yansıyan birçok murakıp raporlarına tanık olduk. Benzer olaylarda farklı murakıp raporları ile birçok bankacı suçsuz olarak hapislerde sürünmedi mi? Yine bazı hortumcu bankalara çok iyidir raporu düzenleyip, sonra da bu bankaların üst yönetimlerinde görev üstlenmediler mi? Bence üzerinde durulması gereken konu bu olmalıdır. Sektörde yabancı payı düşük iken, bankalarla iş yapan işadamlarımızın faiz, komisyon ve hizmet faturaları daha düşüktü. Şimdi ise 100 YTL havale gönderen bir vatandaştan bankaların aldıkları masraf neredeyse havale miktarı kadardır. Bu nereye kadar devam edecek? Bu gidişle birkaç yıl sonra bankaların karları, tahsil ettikleri masraflarla 10'a katlanacaktır.
|